Ana içeriğe atla

Seni cennet bilmeli






İçime atıp duruyordum bilemezsin ki
Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum.
Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum.
Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi.
Sebebin neydi bilemiyordum.
Ama bak buradayım ve buradasın benimle.
Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum.
Uçurumlarınla, vadilerinle.
Kayalarınla, kıyılarınla, sana.
Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun.
Her mevsim, bir mevsim daha diye.
Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak.
Solmak, kurumak, yeşermek, açmak.
Seninle, sende, senden olmak.
Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi.
Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım.
Nasıl özlemişim.
Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın.
Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerini tenime dokunan dudakların, özlemini de kanat saydım sesime.
Hanımelleri, sümbüller,papatyalar, güller değil,
O yazın süsü bizdik.
Sonra yaz da geçmişti ve ben en çok, sarı yaprakların ağaçlardan usul usul dökülmesini izlerken anıyordum seni, ilk zamanlar.
Kirpiklerin kapanıyordu sanki ve bakışlarını izliyordum.
Yüzün yüzüme düşüyordu.
Nakış nakış, altın renklerinde, ürpertici bir ihtişamla.
Kış sarılmakla geçse demiştim ilk soğukta, kış kollarının arasını kesin bilmiyordu çünkü senin.
Sen sıcacıksın.
Ve bak yine bahar geliyor, çiçek açan tüm ağaçlarda beni bul, rüzgar renk şenlikleri sunsun sana. Bulutlar, şimsekler, yağmurlar, yıkansın bensizliği o koca şehrin.
Sana ne zaman bir söz edecek olsam böyle oluyor.
Ne tuhaf, durduramıyorum kendimi.
Yetmiyor, sanki bir şey daha söylemeliyim, bir satır daha, bir virgül, bir dokunuş daha.
Güzel sevmesini biliyor muyum ben hiçbir fikrim yok.
Ama yanaklarımdaki çukurlarım derinleşiyor seninle, hissediyorum.
Dudaklarım kuruyor, dilim sünger gibi, emip içine hapsederek yok ediyor tüm suskunluklarımı.
Yıldızlara kadar bağırmak istiyorum sonra, denizlerin dibine kadar gömülmek varlığınla, çatlamak toprak gibi hasretini keşfederken tüm hücrelerimde.
Bileklerini, her teline adımı adadığım sakalındaki akları, yaralarını, yamalarını, izlerini, isimlerini.
Evet evet, bir adamın hayatta olabileceyi her şeyi, her hali. Her ifadeni yüzünde.
Ibadetini küfrünü.
Ickini mezeni sofra düzenini.
Şarkılarını şiirlerini ağzının içini.
Içinin kıymık kıymık ruhuma batarak kabimi deşmesini.
Sevgini.

Seni !
Cennet bilmeli.

Sevgilim, canımın içi.
Güzel sevebilenedek bırakma ellerimi.
Dizlerim ufalanır, kırılır bileklerim sensiz, kuş ölüleri dolar göğsüm, sürgün yer dilim.
Nefesim zehir, nefesim zehir saçar her sabah geceden sağ çıkmıslığının acısıyla.

Seni! 
Cennet bilmeli.

Sevgilim, canımın içi.
Sev, bırakma ellerimi.
Affet, affet sensizliğimi, penceremin başında çiceklerin o güzel renklerini, kahvemin şekerini, çayımın demini.
Affet kedisiz sokağı, simitsiz kahvaltıları, evinin kapı eşiğinde hiç ayağımın takılmamışlığını, bensiz olan, bensiz kalan, bensizliği bilmişliğini şimdiye kadar.
Affet, hayat denen şu panayır yerini.
Seni özgür kalan kuşlardan mı dilemiştim ki ben hiç habersizken onca zaman varlığından.
Gök olup geldin işte, su olup geldin, toprak oldup geldin.
Ellerim senindir, gözlerim senin.
Sesim, nefesim, yüreğim senin.
Sevgilim, canımın içi.
Sevgilim, sana deli gibi aşığım diyorum.
Sana deli gibi.
Güzel sevemezsem affet beni.
Yerinden göğünden, evinden, sokağından, adımlarından.
Hiç durmadan.
Hiç bıkmadan.
Hiç ama hiç yorulmadan
Hayatı, evet şu kalleş hayatı bile sen varsın diye kutsal kılarak,
Öperim
Öperim
Öperim 
bırakma ellerimi !


3:13
27mart18

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Sarmaşık

 Pencereden sarmaşık gibi  sarkıp şimşeklerden yağmurlardan  belki bir parçası kopupda yüzüme düşer diye bekliyorum gökyüzünün ..  Kuşların geceleri güvende olduğunu bilmek gibi huzur verici bir düşüncenin içinde ..  ayaklarımın ucunda oturan kedimi daha çok seviyorum. Insanları ne renge buladığımın bir önemi yok..   sesleri yiyip yutan  ışıkları ürküten bu havada..  bahar ölmez dercesine sarkıyorum penceremden.  Yağmurları çabuk dinmez bu şehrin.. kadınları vazgeçmez. Gökyüzünün bir parçası ol sen mesela.. Yağmura küs Rüzgâra kafa tut Söndür şimşeklerin  gösterişini. Kırılıp düş .. Kendime katasım var seni.

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.