Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eski

Yalnız hissetmek her şeyin biraz ötesine dönüşmek gibi değil mi ?...Şimdi neresisin? ...Bileklerimi hiç olmadık yerlere uzanarak kırdım ben. Ellerim ve parmaklarım ondardır hep böyle özgür. Ondandır fazla kalamam eski yerlerde....Bak dokunmak uzak olmaktan başlıyor bir de....Ne komik....Sarmaşık olsam şimdi çoktan çiçek açmıştım halbuki....Mühim değil artık...Bak ne güzel eskidin.

Kafi

Elbet insan  dönüşecekti ... Neye? Kime? Nereye? Farkeder mi ? Ismi kesik satırların pansumanları olabilirdi ancak. Bazı noktalar yok sayılacak kadar belirsizdi çünkü artık kelime diplerinde. Sağır Kör Dilsiz Belirsiz her şeyden bir ağız kıpırdayışı Bir ıslıl Bir iç çekiş. Sevişmektir bu Yeri göğü birbirine diretmek gibi. Yada vakitsizliği öğrenmişliğimizdir bu karmaşanın içinde. Istemiyorum Bulaştırmayın beni yorgunluklara. Vakit öylece aksın gitsin Aksın gitsin kâfi.

Ağustos

U zun ve yıkıcı cümleler kurmak yerine suskun kalıp bir yaz yağmurunun şimşeklerle sokağımı incitişini izledim... Bir çok kez başlamaya çalıştığı halde yenilen anılarımı pek ciddiye almadım. Halbuki tırnaklarımı sökercesine sımsıkı tuttuğum, asla ama asla unutmak istemediğimi düşündüğüm hikâyelerin en masum yüzleriydi onlar. Bilemedim aslında niyeydi şimdi bu değişim, yağmurun daha fazla hüzünlü ifadelerle  kirlenmesinden rahatsız oldum belki de... Zaman haksız yere çok bedel ödüyor. Hiçbir yanımı kirletmemiş gibi kusurlayıp durmadım mı başedemediğim güçleri... Edinemediğim hatta evcilleştiremediğim her şeyden böyle böyle koparmadım mı hep yüzümü... Bir ağustos gecesinde ayaklarımın üşümesi kadar yadırgayabilmeli bedenim devam edebilişini. Ürpermek, yutkunmak hatta bir kokuyu usul usul ciğerlerime doldurmak. Bencil olmalı ruhum. Bunu başarabilmemin bir yansıması mı bu terkedilmiş sessizliği sokağın yoksa hala ıslak ve serinliğinden duyduğu utanç mı.... Gök yansa denizler sönd

Yüreğimdekiler

Uzun ve yıkıcı cümleler kurmak yerine suskun kalıp bir yaz yağmurunun şimşeklerle sokağımı incitişini izledim... Bir çok kez bütünleşmeye çalıştığı halde dağılan anılarımı pek ciddiye almadım.  Halbuki tırnaklarımı sökercesine sımsıkı tuttuğum, asla ama asla unutmak istemediğimi düşündüğüm hikâyelerin en masum yüzleriydi onlar. Bilemedim niyeydi bu değişim, yağmurun daha fazla hüzünlü ifadelerle  kirlenmesinden rahatsız oldum belki de.... Zaman haksız yere çok bedel ödüyor, hiçbir yanımı kirletmemişim gibi kusurlayıp durmadım mı başedemediğim güçleri...  Edinemediğim hatta evcilleştiremediğim her şeyden böyle böyle koparmadım mı hep yüzümü..... Bir ağustos gecesinde ayaklarımın üşümesi kadar yadırgayabilmeli bedenim bu devam edebilişi. Ürpermek yutkunmak hatta bir kokuyu usul usul ciğerlerime doldurmak için bencil olmalı ruhum.  Bunu başarabilmemin bir yansıması mı bu terkedilmiş sessizliği sokağın, yoksa hala ıslaklığı ve serinliğinden duyduğu utanç mı.... Gök yansa den