Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biraz

Tut elimi biraz, biraz omzunu ver, rüzgâr hafifce esip geçsin yanımızdan, gözlerimi kapatayım birkaç saniye ...

Ne cennet ne cehehennem

Kimsenin inanmadığı şeylere inanırım ben, kimsenin korkmadığı şeylerden ödüm kopar. Mesela kendim, alıp koparır beni benden diye titrek bir sesle konuşmuşluğum çok olmuştur, ürkmüşlüğüm gerçekten. Yoku kim alabilmiş ki şimdiye kadar, var olanı ne kadarmış kim bilebilmiş. Mesela rüzgâr, nefes taşır diye yüzüme yüzüme esmesine izin veririm.Taşınır mı nefes, halbuki taşınmazlığını iyi bilirim. Edindim, ufak tefek edindim, kıymık kıymık edindim. Söyleyerek, susarak, yutkunarak edindim. Sonra baktım iki elim vardı, iki ayağım, her mevsimliğim, her şeyim, hiçbir şeyim. Nerede bir düşmüşlüğüm olduysa oralarda ot, çiçek, artık kimsenin el değmemişliği. Nerede üşümüşsem öğrenmişimdir hep. Üşümek güzeldir diyebilir mi dil. Ve yara kabuğundan epeydir ayrıdır, epeydir hasret, parçasıdır çünkü. Kimsenin sevdiği gibi sevmedim ben, sevdiği gibi sevmedim kimseyi. Farzettim ki usulca geçmek gibi bir kentten sevmek. Kuşlar ne yapsa affedilir ya, öyle biraz da. Kuşları kaldı bana göçmemi

Anlarsınız

Hergün biraz görüyoruz, hergün biraz hissediyoruz… Aslında gerçekler hiç değişmiyor . Her defasında aynı şeyi hissettiriyor bize. Ben bugün görmezden gelmeyip oturup sohbet ettim. Sırası vakti olan hicbir şeye dahil olma dedi bana. Zira sıra sana gelmeyecek, vakit hep geç hissedeceksin. Insan bir durak değildir çünkü. Diyeceğim şu ki, beklediğiniz hiçbir şey daim olamaz. Anlarsınız .

Sokak lambaları

Kendi bile tutamıyor insanı bazen… Gitmek istiyor, kalabalıklara karışmak, belki sarılmak yerli gersiz rastgeldiği yabancılara, belki bir sarhoş ihtiyar yanına çöküp şiir okumak, sarılıp dertleşmek sokak kedileriyle. Bilmem, vursam kapımı çıksan, sokağın köşesi neresi. Bilmem, ceplerimde niye hep bulunmayan adresler. Boynumu yağmura serdim az önce, astım omuzlarımı askıya, tek tek tüm verdiğim sözleri katladım okşadım tazeledim. Bir ıslık sesi duysam, bir ıslık sesi, pencereden düşeceğim. Tüt ey dilim tüt, vakit sen, gece sen, adres sen. Sokak lambaların var senin. #28juni18

24'ü hszıranın

Plakları vardı eskiden annemin, babamın armağanları. Babam denize açıldığında dinlerdi hep. Beyaz bir elbisesi, kıvır kıvır saçları, sallanan ve yüzüne düşen kahkülleri çiçeğe benzerdi. Sözleri yabancı şarkıları dinlerken, anlamadığı sözcükleri mırıldanışı kırmızı bir ruj gibi yakışırdı dudaklarına. Ben izlediğim manzaranın içinde şeffaflaşırdım. Ve şimdi sen, sevgimin herhangi bir hecesinde anlam ararken belki tebessümüme dair, bilmelisin. O plak benim ve senin ellerinde çalıyorum yalnızca. Seferlerin kutsallığı bekleyenleridir, hiç susma hep mırıldan benimle.

24haziran

Sonra bir gün, hiç beklemediğin bir anda, uzaklardan gelen herhangi tanıdık bir gürültü ile, hiç yadırgamadığın bir koku ile, bir suskunluk anı, bir nefes nefese kalmışlık sonrası, bir akşam vaktinde… Sokağın eğimine dağılıp gittiğimi izleyeceksin. Tekrar. Korkma, yüzümü de alıp götürmeyeceğim gökten . Hatta gülümseyebilmelisin, bunu dilerim. Ürksün istemem balkonundaki kuşlar. Turuncular, morlar, sarılar … 24juni18

Bi sigara içmek'

Bizim içimize dokunanlar onların farkedemedikleri. Gözlerimizi dolduranlar, çabasızlıkları. Bizler bir yerde durup bekleyelim istiyorlar, bekleyelim ve hep olumlu yanını düşünelim, bu mümkün değil. Güzel anları yaşamak çok kısa,ve çok uzun eksikleri tek tek önümüze sıralayıp görmezden gelmeye çalışmak. Evet kaybedilmekten korkulan biz olmuyoruz, çünkü tutan biziz, bir temeli gibi bir binanın, eziliyoruz. Duvarlar, odalar, pencereler, kapılar. Ayak izleri, ses yankıları hatta mahalleler, sehirler, ülkeler. Sanki koca evren sırf bizim omuzlarımızda gibi. Eziliyoruz, eziyorlar. Biz hala dimdik ayakta tutuyoruz onları. Gözlerimizi dolduran dergilerde kitaplarda rastladığımız o cümleleriz biz, inkâr edemiyoruz da kabullendik bir defa der gibi susuyoruz. Biten keyfine bitmiyor, ki başlangıçları kirlettiler.Ellerimizi silkelesek neler dökülecek, neler düşecek kim bilir. Göğe dalıp gitmeler kadar tarifsiz bu aslında, görüyoruz görünmezi, bili