Kimsenin inanmadığı şeylere inanırım ben, kimsenin korkmadığı şeylerden ödüm kopar. Mesela kendim, alıp koparır beni benden diye titrek bir sesle konuşmuşluğum çok olmuştur, ürkmüşlüğüm gerçekten. Yoku kim alabilmiş ki şimdiye kadar, var olanı ne kadarmış kim bilebilmiş. Mesela rüzgâr, nefes taşır diye yüzüme yüzüme esmesine izin veririm.Taşınır mı nefes, halbuki taşınmazlığını iyi bilirim. Edindim, ufak tefek edindim, kıymık kıymık edindim. Söyleyerek, susarak, yutkunarak edindim. Sonra baktım iki elim vardı, iki ayağım, her mevsimliğim, her şeyim, hiçbir şeyim. Nerede bir düşmüşlüğüm olduysa oralarda ot, çiçek, artık kimsenin el değmemişliği. Nerede üşümüşsem öğrenmişimdir hep. Üşümek güzeldir diyebilir mi dil. Ve yara kabuğundan epeydir ayrıdır, epeydir hasret, parçasıdır çünkü. Kimsenin sevdiği gibi sevmedim ben, sevdiği gibi sevmedim kimseyi. Farzettim ki usulca geçmek gibi bir kentten sevmek. Kuşlar ne yapsa affedilir ya, öyle biraz da. Kuşları kaldı bana göçmemi