Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Tanıdığım insanları tanıyamadığım zamanlarda kendimi kaybolmuş sayıyorum. Isim verilmemiş bir yıldız yerine koyuyorum kendimi belki de keşfedilmemiş bir kara parçasıyımdır diyorum. Tüm bu varsayımlar üzerimden beni çiğneyerek geçilmediği anlamına da gelmiyor üstelik. Görmezden gelinenler, duyulmayanlar, susulanlar, yükler, yaralar,  yamalar, yenilgiler, anlamsızlık, yorgunluklar daha neler neler, herkesde olduğu kadar benim üzerimde de var. Her insan kendidir aslında biliyorum, değişemez. Bizim onlara kafamızda yada yüreğimizde verdiğimiz form benliklerinin hiçbir zaman tamamını içermez. Bu incitiyor insanı galiba en çok da, ve netsizliği tüm manzaraların. Ne kadarız, ne ederiz, kimiz. Nasıl ve neyle belirlenir bu anlayamadım bunca yıldır. Bazen tüm herkes nerede bitiyor ve ben nerede başlıyorum diye sorduğumda kendime..  beliren duraklar, yollar, uçurumlar, çıkmazlar  hele hele imkânsızlıklardan çok insanlar ve onların insanları sarsıyor ruhumu. Sonu yok bunun, olmayacak da 

Sarhoş gece

Sen çok gece olsan .. Sonra ben sarhoş olsam .. Bir türkü tuttursam .. Seni sevsem .. Sırf seni sevdim diye dökülse yağmurlar .. Sırf seni sevdim diye boşalsa sokaklar .. Sırf seni sevdim diye erken olsa hep geç vakitler .. Sarhoş olsam ..Türkülü dilimde güzel bir gece .. Sırf seni sevdim diye.

Adın olurum -

Ben hiçbir yerdim.. Sen yürüdün, adımlarınla tüm dünya kıldın beni. Ben hiçbir şeydim.. Sen tuttun sevdin, her şeye sindirdin beni. Ben yoktum.. Sen inandın, deniz oldum, gök oldum, kadın oldum. Şimdi birisi soracak olsa bana seni, adın olurum. Gece tutar da çökerse yüreğine bir gün hasretimden bil.

Affet

Uğradı ve geçti diyorsam da aldırma.. ki sen yayıldın göğüme, söküp götürseler bile bir gün içimi, dünyaya baktığım o en muhteşem yüksekler hep senin dudaklarında olacak. Ben kime dokunsam mevsimler karışır bilirsin, çöker kalır toprak iki hece arasında, yağmurlar arıtamaz olur sokakları. Ağlarım, kuş yeli bilinir nefesim halk arasında. Gecikti her ne varsa yola çıkan birbirimizden birbirine doğru biliyorum.. Ama bu, sesini kısımlayıp usul usul öpmeme engel olamayacak hiçbir zaman, ki bir şehir iniltisinde hep sen avuracaksın hayatı. Ellerimi affet !

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Senindir

Kendini eksiltme, ben varım. Doğduğum göğün kapı önünü süpürür gibi gülümsüyorum hemde düşünsene tüm dünya evim. Penceresiz geceleri inşa edenlerden farkın olsun, kirpiklerine sabahları hatırlat. Farkın olsun herkesden içine hatırlat. Gönlüne renk Ellerine şiir Ağzına çocuk sevinci Al ! Ceplerimde hep sen, hep bir sevmek benim. Al ! Senindir. Al içinin her şeyini bir yıldıza bağla şarkı söyle onlara. Her biri senin ve her biri senden. Her biri doğru ve her biri yalan. Her biri yıldızlarla kayıp gidecek birazdan. Şarkı söyle hadi Bak tertemizsin.

Ille de sen

Çünkü insanlar kör, insanlar kötü, herkes yabancı. Çünkü kendini bir yana koyabilmeyi eskilerde unutmuşluğunun bile farkında değil hiç kimse. Çünkü vakit yok. Çünkü iklimler değişiyor. Çünkü hayat beklemiyor. Çünkü ölüm var ölüm. Bu yüzden seni böylesi hunharca sevişim. Anlıyor musun ? İlle de sen !
Kendimi bu evin hiçbir köşesine sığdıramayışım olur, söylemem. Diz çökesim gelir önünde hasretin. Yalvarmak değil, elleri öpülesi. Ben başka bir acı hiç bilmedim bunca haz veren yüreğime.

Yürektir bu'

___Insan uzun uzun konuşmayı ne çok özlüyor bazen, uzun uzun dinlemeyi. Ne kadar sıradan olursa olsun anlatacakların, sen yine de anlat deyip bir yüzü izlemeyi özlüyor. Epeydir tek bir mektup yazmadım, cevap almadım. Posta kutumda reklamlar faturalar gazeteler.Yerini belirleyemediğim bir eksiklik hissettiğim şu günlerde, ne naza halim var, ne koşup kovalamaca oynamaya kuşlarla. Bir şeyler yapmalıyım diyorum, bir şeyler kıpırdamalı yerinden ve ben bunu hissetmeliyim. ___Yarın hiç bilmediğim yerlerini gezeceğim şehrin. Alışamadım hala dersem yalan olur, alıştım ve sevdim sakinliğini sokakların, insanlar burada sanki daha uzun gülümsüyor yanımdan geçerken. Hoş, hiçbir şey özlentilerimi yok edemiyor, unutmuyor ki insan kendini. ___Mevsim değişti artık, renk zenginliği bir yanım bir yanımsa Ekim serinliği.Sardunyalarım üşüyecek artık biliyorum, bir de limon ağacımı içeri taşımalıyı unutmamalıyım. Keşke gerekenleri hatırlasa insan bazen sadece, unutsa kendi içindekileri. ___Bilemiyorum, t

Yüzün

Gözlerimi açtığınımda evi saran o kahve kokusundan bilirim, dünyanın yaşanılır olduğunu.   Yüzünü keşfederim sonra.

Ben seni sevdim

Hiçbir şey tam olamazdı biliyordum ama ben seni sevdim. Eksikliğini bilecektim artık sesinin yanımda, yetimliğini tenimin, nefesinin yokluğunu sızı boynumda. Ne bir koku, ne de bir tat yakışmayacaktı eskisi kadar üzerime. Ne bir şarkı ne de bir şiir yetmeyecekti biliyordum ama ben seni sevdim. Bir avuç vakit ne kadar diri tutabilirdi ki toprakta ağaçları yada çiçekleri (?). Hırçın denizlerimizin kahrını hangi liman çekecekti (?). Kuşların kanatlarına sığamazdı hiçbir şehir... Rüzgâra söz geçmezdi biliyordum ama ben seni sevdim. Eski caddelere, yeni cafelere, evlere, apartman girişlerine, odalara pay edilirken sessizliğim; ekmekten, sudan, sofralardan soracaktım yerimi. Ellerim ellerinde kayıpken, aynı geceden farklı sabahlara uyanırken, sil baştan hasretlik olacaktı ismimiz biliyordum ama ben seni sevdim. Dayan ! Yasla başını göğe, tutun ellerine güneşin. İnan! Yaşat tüm renkleri ve kutsallaştır beni. Ne kadar ziyan olabiliriz ki (?). Daha ne kad
Anlamadığım onca şeyin arasında, aklıma sığmayan, ellerimi sızlatan onca kelimenin ortasında, içimi görmezken nasıl oluyor da dimdik durabiliyor dimdik ve öyle güçlü.. Beni yaratmış gibi.
Zannediyorum ki bu hikâyenin devamını yazmaktan vazgeçeceğim. Hiç bitmemiş şiirler kadar asil bir suskunlukla devam etmeli her şey, devam etmeli atmaya kalbim. Bir gün anlayacaksın beni.
Insan eksikliğini hissettiği şeylerin gardiyanı oluveriyor sonra sonra.. Ne söz Ne satır Ne ifade Kaybolup giderken bileklerinden bilindikler ve o ihtişamlı izler Belki eskidiğinin, belki değiştiğinin, belki de bir daha öyle olamayacağının bilincinde Bir ıslık Bir kenar mahalle Bir pencere Işte bekleyemiyor, yitiriyor, halbuki umut en son bitmeli.

Aşk olsun !

Zannediyorlar ki ben hiç öfkelenmiyorum, ben hiç kavga etmiyorum, küfür etmiyorum. Yara da oldum şifa da. Zannediyorlar ki hiç söz etmeden kalkıp gitmiyorum, yıkıp dökmüyorum ya da sarhoş olmuyorum. Tabak da kırdım şiir de. Zannediyorlar ki ben hiç yalan bilmem, günah bilmem, vazgeçmem, terk edilmem. Acı da çektim cellat da oldum. Yani dostum, zannediyorlar ki oturmuşum hayatın diz ucuna, el bebek gül bebek bir güzel yaşıyorum. Daha neler. Hadi ! doldur bir kadeh daha, Aşk olsun..
Söz edenler olacak, kutsallaştırdıklarınız gölgelerle kaplanacak. Ben çok hergeleliğini gördüm çaresizliğin. Hem acı çekecek hem de daha çok tutunacaksınız.Kabul etmekten korkarken dahi sahip çıkacaksınız yine de, ağlarken bile göğsünüze bastıracaksınız acınızı. ... Bırakın diller kopsun, sesler körelsin, sizi sizden başka kimse kurtaramaz. .. Bir insan içi bir savaş alanı olsa, kan gövdeyi götürse, ağlasa analar, acısa kemik bin kez aynı yerinden kırılırmışçasına, yine de tek barış gönlünüzden gelecek. ... Başka kimsesi olamaz bir insanın, başka hiç kimseler bilmez kendini kendine nasıl anlatacağını. ... Çok kez kayboldum da, yine aynı sokağa doğdum. .. Doğrudur, sizinse yanlışlar dahi doğrudur. Bunu savrulurken milyonlarca sözün içinde, bunu yanarken aç alevlerin ortasında, bunu nafes aldıkça, sabrettikçe görecektir elber herkes bir gün. .. Köklü budaklı çok doğrunun yıkılışına şahit oldum. Beni aldılar götürdüler, geri kazandım. Beni sattılar sömürdüler ayakta kaldım. Beni yalanla

Tanrı'dan

Ama bilmiyorsun sevgilim, ne ben sana rastlayacaktım, ne de sen beni öpecektin.  Ne ben kuşlardan bahsedecektim, ne de sen gökyüzüne dönüşecektin. Aynı sokaklardan geçmezken hiç sesimiz, tutup ne ben adını anacaktım, ne de sen nefesimi içecektin. Bilmiyorsun sevgilim, ben tanrıdan bildim.

Melodi

Bir defa daha rastlamıştım bu melodiye, yazdı, balkonumdan sarkıp, bir sarmaşık gibi tüm dünyaya yayılmak, ellerimi bulmak, sesimi, kendimi bulmak istediğim bir geceydi. Gökyüzünde bir zından mavisi, yüzümde gölge şenlikleri. Ağzımdan hiç söz çıkmamış gibi sanki bu zamana kadar. Suskunluğum öyle güzel, öyle verimli. Adımlarımı saymayı çoktan unutmuşken, ne yeryüzüne yakın ne de gökyüzünden habersizken. Aynı anda hem içimi deşiyordu, hem de henüz hiç tanımadığım kadar derinlerimi sarıyordu. Ağlamakla haz duymanın karmaşasında belirginleşen bir çığlık, bir el tutuşması, bir öpüşme iki dudaktan yaratılan. Şimdi anlıyorum ki, tüm dünya bir anda tekrar yaratılabiliyormuş, tekrar sırf benim için inşa edilebiliyormuş koskoca şehirler, insan bulmadan bilemiyormuş gerçeğini. Ve ne kadar çok şiir, ne kadar çok söz, ne kadar çok renk bana aitmiş. Bir defa daha rastlamıştım bu melodiye, uzanmak istedikçe, tanımak, bulmak, göğsüme bastırmak istedikçe vazgeçmiştim aramaktan. Elbet bir gün

Kaldım

Öpüyorum ellerinden, bileklerinden, gözlerinden, dilinden, nefesinden öpüyorum. Öpüyorum evinden, pencerenden, kaldırımlarından. Sabahından gecenden, uykundan, ömründen öpüyorum. Iyileşmiş yaralarından, içinde ki acından, beni taşıyan ruhundan öpüyorum. Kirinden, terinden, yorgunluğundan öpüyorum. Ben bilmezdim böylesi bir duygunun var olabileceğini, bilmezdim bu yüzünü hasret çekmenin, bu kadar gidip gidip varamamayı ama yine de evimde hissetmeyi hiç bilmezdim. Hiçbir kahrın, hiçbir nazın, huyun, suyun, duruşun. Ne varlığın ne de yokluğun. Hiçbir şey ama hiçbir şey bende ki seni bundan böyle değiştiremez. Zor zamanında yanında olamadım hiç, iyi gününe dahil olamadım. Ne gelebildim ne gidebildim. Hep kaldım. Ne söyleyeceğimi sustum, ne de sustuklarımı senden bildim. Insanlar insanlara dokunup geçiyormuş gibi yaşıyor, bir tesadüf, bir rastlantı ya da sadece bir hoşnutlukmuş gibi. Bir varmış bir yokmuş gibi. Görüyorum, farkediyorum hepsini. Sen bana öyle hissettirmedin, o yüzden.
Susmak istemiyorum, konuşmak istemiyorum, düşünmek istemiyorum bazen. Ne herşey söylendi, ne de söylenecek bir söz kaldı sanki. Boşlukta kanat dinlendiren bir kuşa benzetiyorum kendimi ne zaman bir aynaya rastgelsem. Yüzümde bir göç telaşı, ellerimde yolsuzluk.
Şarkılar keşfediyordum onda, hiç bilmediğim şarkılar. Bak bu da buram der gibiydi, sanki tesadüfen rastlaşmalarımızda. Konuşsak uzun uzun, konuşsak yerden göğe kadar, bu kadar tanıyamazdık belki de birbirimizi. Suskunluğumuz birbirine baktığında, Bakmak "Mutlu ederim seni" demek oluyordu.
Günlerdir ilk defa güneşe verebiliyorum yüzümü, sanki daha önce hiç göğü izlememiş gibiyim. Şaşkınlığım içime dair, koşmayışımdan artık hiçbir his savunmasına, direnmeyişimden, çabasızlığımdan.   Bir 'ne olursa olsun'luk bu belki de, zorlamamak ihtimalleri. Kabul etmek olduğu gibi. Orayı orada, burayı benim.   Kuşların sürü sürü tepemde uçuşmalarına verebileceğim bir milyon güzel mağnanın yanı sıra.. Bir kahve, bir sigara, biraz eskimişliğim .   Iyi böyle. Aklıma uysam gideceğim çok uzak var, çok insan vazgeçeceğim. Aklıma uysam diyorum, yani kalbim olmasa .
Vazgeçmemeyi seçtiğimde anlamıştım.. Bencilliği bana dair, kendini feda edişinin temeliydi. Şimdilerde avucuma biriktirdiğim bu nefesi, bir gün tüm savaşları bitirecekmiş gibi aptalca inançlara bürünüyorum. Yeryüzünün umududur belki diyorum onu bu denli vermeyişim.. Çirkinliklerini güzelliklerinden ayırd etmeksizin,  bileklerime düğümlüyorum onu. Yargılanacak hangimizin bir yanı yok ki, kirliyim en az onun kadar, yaralı, eskiyim, çok hatalı. Sanki, güzel bir şeylerin başlangıcı bu, böyle hayatımda  duruşu. Kuralsız, sebepsiz, iddiasız. Sakin. Bencilliğimdir kendisi, anladım. Anladım, bu yüreğimin ilk zaferi. 4ekim18
Bir melodi, bir gece, bir ben. Gözlerimi kapatıyorum ve tüm dünya ona kokuyor, o oluyor dünya, ve ben oluyorum dünya. Güçlü ama muhtaç. Büyük ama kırılgan. Toprak, deniz, sessiz. Ve ben oluyorum dünya. 4ekim18/ su