Ana içeriğe atla

Melodi

Bir defa daha rastlamıştım bu melodiye, yazdı, balkonumdan sarkıp, bir sarmaşık gibi tüm dünyaya yayılmak, ellerimi bulmak, sesimi, kendimi bulmak istediğim bir geceydi.
Gökyüzünde bir zından mavisi,
yüzümde gölge şenlikleri.
Ağzımdan hiç söz çıkmamış gibi sanki bu zamana kadar.
Suskunluğum öyle güzel, öyle verimli.
Adımlarımı saymayı çoktan unutmuşken, ne yeryüzüne yakın ne de gökyüzünden habersizken.
Aynı anda hem içimi deşiyordu, hem de henüz hiç tanımadığım kadar derinlerimi sarıyordu.
Ağlamakla haz duymanın karmaşasında belirginleşen bir çığlık, bir el tutuşması, bir öpüşme iki dudaktan yaratılan.
Şimdi anlıyorum ki, tüm dünya bir anda tekrar yaratılabiliyormuş, tekrar sırf benim için inşa edilebiliyormuş koskoca şehirler, insan bulmadan bilemiyormuş gerçeğini. Ve ne kadar çok şiir, ne kadar çok söz, ne kadar çok renk bana aitmiş.
Bir defa daha rastlamıştım bu melodiye, uzanmak istedikçe, tanımak, bulmak, göğsüme bastırmak istedikçe vazgeçmiştim aramaktan.
Elbet bir gün yine rastlayacaktım çünkü, ve diyecektim "işte bak tüm bunlar senin sayende" buna inanmak her şeye inanmaktı.
Kim bir melodiye tutunup bu kadar yücelebilmiş ki, kim sevebilmiş yanıbaşına getirdiğini, kim iki göze bağlamış uçurtmalarını, kim bir nefese taşımış kuşunu denizini.
Bugün, yani günlerden her hangi bir gün aslında, tekrar rastladım ona, o melodiye, o bir zamanlar yanıbaşında bulduğum, yani beni tekrar yaratan adamla yüreğimde.
Bugün tekrar kabul ettim yolumu, yokuşumu, ucu uçurum zannetsem de aslında sadece yüksek olan tepeleri.
Geldim geçtim bu dünyanın her şeyinden, suyundan içtim, ekmeğini yedim, kuşunu sevdim, kokusunu bildim.
Yaşadım öldüm bu yaşamın içinden.
Ama sanki hiçbir şeyi bu kadar çok beklemedim.
Bu melodi, şuan duvarlarımın arasında yankılanan, şuan yüreğimde koyduğu o güzel adam.
Şuan ne sorular ne cevaplar, ne belkiler ne acabalar.
Şuan sadece sevmek ve sevmek ve sevmek.

Bahşettiklerinden sebep.


https://youtu.be/9gpoFCP8Xho

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...