Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Senden söz edilesi bir an varsa oda tam şuan'dır …

Sabah şehir uyanır, sen yürürsün yollarında. Kediler, perdeler, saksı çiçekleri uyanır. Bir martı çığlında belki, bir bulut gölgesinde, bir simit bir bardak çayında yada. Hayat başlar, sen gülümsersin, içim gülümser . Bilmem şiir, hiç bilmem söz, anlatamadığımca solurum serinliğini ellerimin. Sevdiğimce bilirim kendimi kendimde. Sabah şehir uyanır, ışık getirir, sen dokunursun yüzüme. Rüzgâr, su, toprak dokunur. Yoksa seni bu denli hiç sevebilir miydim, Sevgilim. “günaydın” Hayat

Özlüyorum...

Sonra sonra … kar fırtınaları bittiğinde, sokaklar hala beyaz geceler dipsizken, koyu bir mavi düşüyor üzerime, kirpiklerim çatlayacak diye korkarken birden ağzım yıldız doluyor. Elim ayağım gök, inanır mısın elim ayağım gök. Buralar işte, sessizliği biraz da sensizliği kadar. Seni çok özlüyorum.

Yıldızlardan öte

Ben ki, uçsuz bucaksız bir kıyıydım, derindim, rengarenk çok ışıklı, ılık gibi şefkatli. Şimdi sokak lambalarının gölgelerine ateş böceklerini anlatırken, usul usul yanarken, yüzümde tüm yıldızlar. Adını ansam denizlerin çekilecek, balıkların ölecek, belki yıkılacak çatıların kırlangıç yuvaları. Anmam . Kabulüm, benim olmayan çiçek diplerinden başlasın ve büyüsün toprakların. Bileklerinde tapulu kuş sürülerinin kanatlarında uyu, dokunduğun senindir,koktuğun senin, adın senin. Yıldızlardan ötesi  benim. Ben ki, hakkımca yumuşak ve şeffaf. Ben ki  iki ufak el ve beyaz tenden öte hala sevdalı. Çok sevdalı. Uçmayı unutma.

Hasretle

Saat 1:47 Ben Su. Ağlamıyorum, fakat gözlerim denizleşiyor, denizleşiyor ve kocaman dalgalarla sarıyor yanaklarımı, sonra çenemi, sonra sonra göğsümde bir çocuk heyecanla ilk yağmuruna seviniyor sanki. Karanlık odanın ufacık gece lambası kendine bile aydınlatamıyor. İki elim kadar yüzün ve iki elim kadar acıyorum seni özlerken. Kaç defa söylediysem inkar ettiğin bu çığ,bu bereket, bu şükür edercesine yıkanmak sessizce nefesinle.Kıpırdamadan ağlamamak. Saat 1:54 Ben Su. Ağlamıyorum. Sevgilim dediğin her defa af düşüyor yeryüzüne, af çıkıyor hayata, af kabul görülüyor sevgi katında.Iyileşecek diye inanıyorum her çirkinlik. Iki elim boynunda hikayeler doğuracak, şiirler temize çekilecek, inanacaksın. Gözlerim kahve tozu, telve izi, nasıl izah edilir bilmiyorum fakat denizleşiyorum. Saat 2:00 Ben Su . Ağlamıyorum.Sevgilim’ de yine ve yine ve yine ve yine. Iki elim kadar ağlamıyorum ki, iki elim kadar seviyorum. Her vakit hasretle …

Susmuşum

Biraz susmuşum, sonra sanki hiç yokmuşum, sanki hiç kimsem olmamış, sanki koşuyormuşum kumsalda ve vakit akşamda durmuş. Sanki kuşmuşum, gök kadar gözlerim. Ilık karlar yağarken buzdan şehirlere, göçmekten habersiz, sanki kalakalmışım. Şeffaf bir mevsimmiş, düş'müşüm kendi içime. Uçurumlara tırmanılmaz, omuzlarımda başlarmış adım izleri şairin, ki şiir suskunlukmuş. Adında kopmuş kıyamet, bilmem kaç asır adın, birkaç soluk yaşım. Sanki susarken ve severken seni, severken ve düş'ken susmuşum. Kokunun keskinliğinden öperim, perdeler perişan. Sesinin kesiğinde ölürüm özlerken ve yine özlerken. Şiiri topla, topla bitmiş. Kalakalmışız.

Yüzsüz mektup

Insan birçok şeyi biliyor ve görmezden geliyor. Okuduklarımız kadar konuşabilseydik, değişik olur muydu herhangi bir şey bilmiyorum. O özenle sustuklarımız bizi temize çekebilecekmiydi acaba. Içimi yaza yaza içime attıklarım o kadar çok ki, bakmaktan korkarken gördüklerim, severken nefret ettiklerim, kalırken gittiklerim. Hayatımı hiç bu şekilde düşünmemiştim, bu kadar çok ve bu kadar dar olmamalıydı. Hak etmiyorum. Hak etmediğim o kadar çok şey var ki, yinede kolluyorum onları bile. Yaşanınca kalıyor her şey, bitti desekte, katlaya katlaya cebimize sığacak hale getirsekte, kalıyor tepemizde gökyüzü. Yazmak ihtiyacı duyduğumda hep yazardım ben seni, sabahlara kadar cümle kurar ve bir saniye bile susmak aklımdan geçmezdi. Sustuklarımdan olma, çünkü sustuklarım içimde kalanlarla birlikte çürüyüp gidenler. Geceleri uyanık olduğunu bilecek kadar tanıyorum seni, ama evrenden bir cevap umuyor muyum ondan emin değilim. Sen en huzur verendin hep, ama enler can yakabiliyor. Yüzüne sı

Kuşlar ve balıklar

Masallara inanan bir çocuktum ben, bileklerimde çiçekler açardı, ağzımda kelebek tozları. Kışa ve göğe inancımı, yaza ve denize kavuştukça yücelttim. Hayaller kurduğum, insanlardan gizli, gerçekten çok daha ileride bir dünyam vardı, orada bittikçe var oldum. Durakları sevdim hep, köprüleri, ayrılmaktan ve gitmekten nefret ettikçe sevdim yolları. Son bakışlar, son sözler, sımsıkı sarılmalar, yalvarırcasına beni avutun bakışları. Böyle böyle büyüdüm hep, kuşlar edindim, balıklar edindim, bahçeler, duvarlar, odalar, odalarda yanan ve tükendikçe yenilenebilen ışıklarda beliren sadık gölgeler. Masallara inanan bir çocuktum, şiire tutunan bir kadın oldum. Müziklerde kıvranırken, düşüşlerimi uçmaktan sayıp, hep daha çok, hep daha daha güzel gülümserken, insan gözünde yansıyan yüzümle büyüdüm. Inançlarımı kendim seçerken ve avutun beni bakışlarımı affederken büyüdüm. Severken, sevmenin kendim kadarının gerçekliğine kadehler tokuştururken, dans ederken, sevişirken, küfrederken, ve hala

Üç nokta ardı

Sizde bazen kimsesiz hissediyor musunuz kendinizi, belki de yersiz yada sebepsiz. Tüm yaşanılanların veya yaşanmışların arasından akıp giderken, olduğunuz yerden uzak, olamadığınıza yabancı. Gecenin bu yanı beni hep meşkul etmiştir. Bu vakitlerde aklımın hep bir adım önünde giden ruhuma aldırış etmeksizin ‘işte bak’ diyorum kendime, 'ne kadar ufacık bir detaysın.’ Her parmak ucuma bir insan bağladım, sevdiğim yada değer verdiğim. Oturdum ve penceremin ardındaki hayatı izlerken tüm bu konuları soruları sessizliği kendimden itiyorum. Bu gece anlatın istiyorum bana, dilediğiniz bir detaydan tutun ve yazın. Ki fikrimin düğümlerini çözebilirseniz parmak uçlarımda sallanan herkesi azad edeceğim. Aralık'2017

.

Özgürlük’ Çok düşünüyorum bugün, çok ve sessiz oluyorum. Ne kadar küçük olsa bile, birçok şeyi büyütüp nasıl da evrenimin ortasına yerleştirebiliyorum, bir kez daha farkediyorum bunu. Mevsim aralarındaki boşluklarda soluklanırken hayal ve düşlerim, ne kadar bütünleşiyorum gökle. Olur olmaz dalların kırıklarını öpüyorum, sanki ben öpünce iyileşecekmiş gibi dünya, dünya ve sevgiler. Düşünüyorum da, ne çok, anlatmaktan yorgun, anlamaktan kaçak, ne çok ben. Ev edinmezler kimsesiz sayılmamalı halk dilinde artık, sokaksızlık ayıplanmamalı, kimse kimsenin bedeli olmamalı mahkumken kendi kendinde. Öyle ya, kuşların özgürlüğü var üzerimde benim, fırtınalara kafa tutuşlarım hep bundan. Istemediğim yerlere dağılıyorum yine, balkonlara, çiçeklere ve tüm denizlere ayıp ediyorum. Özlemlerimin bir rengi yok, kokusu bilinmez ellerimin. Yolcusuz vapur seferlerini avutan martılardan çok yalan dinledim, masumiyet varken ve düşler çocukken. Çok düşünüyorum, çok ve öyle sessiz. Saçlarımı vere

"

Onikielli Mutluluğun ayıplandığı korkusu düşüyor içime bazen şiirlerden gelip geçerken. Ellerimi avutmuyorum, sesim benden öte hiç yok olmuyor. Adımın anıldığı şehirler benim, benim gök ve sahillerin sessizliği benim, denizler benim. Ten ılıksa sebeptir, yayılır soluk. Sınırlar yok, hiç bölünmemişçesine toprak ve ağlamamışçasına kuşlar. Duyulsun , seviyorum . 25'i kasım'ın/ Su
Şöyle bir durum var ve bugün meşkul ediyor aklımı hatta kalbimi … Bazı insanlar size deniz olur bazıları ise uçurum. Kimisi nankördür, ama olmazsa olamam dedikleriniz de illa vardır. Hayat şiirleri aşıyor, bir insanın size huzur mu yoksa hüzün mü vereceği, nefes kadar görünmez ve saç telinden daha ince bir çizgi terazisindedir. Iyi veya kötü, kararlarını o insanların, yolunuz zannetmeyin.Kendinizden başlamayı bilin, kendinizi görmeyi ve kendinizde bitirmeyi gerekince. Yaşamak bu demek, herşeye ve herkese rağmen illa gülümseyebilmek. Gülüşünüz kimseden emanet olmasın. Gelip geçtiğimiz sokaklar değil ki yaşanmışlar, bildiğimiz ve sevdiğimiz her kimse, içimize kattığımızda artık kalıcıdır. Yeri hüzün mü yada huzur mu kendi seçer. Izin verin . Farkındalık sahibi olmak uçmak gibidir. Kanatlarınızdan vazgeçmeyin. Yaşamak bu demek, sevmek böyle. Günah saymadığınız hiçbir şey, yalan bilmediğiniz hiçbir his size cehennemi getiremez. Iyi ki gökyüzü insana ait değil. Bu bile gülümseme s

...Bironbeş

Işığın bileklerimden fışkırdığı zamanlarda, kum tanelerini sayarken ve sayarken. Kirpiklerimde kurulu iskelelerde vapur seferleri bir boynuna kalkardı. Büyürdü özlemler dallanırdı gözlerim körelirken. Sesine sürtüne sürtüne ilerlerdim geceye, kimseler yoktu. Sesin kir olurdu, acırdı tırnaklarım öptüğün yerlerinde tenimin. Ağzıma bıçak değmezdi, soluk alıp verdikçe kanardı yanaklarımdaki çicek gölgeleri. Zamanın içinde giderken ve giderken, yaklaşırken fesleğen kokulu uçurumlara, düşerken gökten, mırıldandığım şarkıları aklımdan alıp dilimde anardım. Yutkunurken adının harflerini, dudaklarım devleşirken uzaklarda, ciğerlerim kaburgalarıma küslüğünü anlatırdı kalbime. Kalbim öyle cahil, severdi hep, severdi ve yine severdi. Fesleğenler güzel kokardı, sesinin tümü benim. Işık ölürdü vapurlar boşalırken usul usul. Uçurumlar içime varırdı hep, uçarken kuşlar, kuşlar giderken. Anlamadım ben, bilmedim, ölmedim de hiç. Kalbim severdi, kalbim seni öyle severdi hep. 27'

...

Yirmiüçotuz Anlayabilecek misin peki ? … Sahile gidip donardım mümkün olsa, alsaydın götürseydin, donardım ne güzel, öyle de bir kafaya sahibim bu saatte. Bilemiyorum, aslında çok aptal bir gecenin içine sıkışmış gibi kıvranıyorum, haşa zekiliğimden falan da değil, Öylesine , farzedelim . Göğsümün içine soğuk ellerini sakla istiyorum.Ceplerim dolu olsun, lütfen ceplerim hep dolu olsun. İ simleri çoktan yasaklandı zaten bu tür hislerin. Başka bir ihtimalin olmasın. Bilemiyorum , unutuldu unutuldu tamam, tek yüzüm olsun koca rüzgâra kafa tutan, biraz kokum, biraz da sessizliğim. Sahile değiyor da demiyorum, delilik belki. Olsun . Özlediğimden çok. Seni. 28kasım/Su

Çoğalmak, birikerek ve eksilerek, anlamsızca.

Hani bir şeyin hayalini kurarız ya saatlerce, günlerce hatta çocuk sevincine benzetirim ben o hissi, ki mavileştirir beni diye inanırım. Yani beklemekten, daha doğrusu umut etmekten bahsediyorum. Beklemeyi ve sabretmeyi iyi bildiğime inanan bir insanım. Ne kadar bencil olsam da herkes kadar, bir insanı bir yerlerde varlığından ve nefes alıyor oluşundan dolayı bile sevdiğim olmuştur. Hele hele biz kadınlar daha bir çocuk gibiyizdir, işte tam da o nedenle, bir o kadar da fena hırpalar bizi hayal kırıklıkları, tutulmamış sözler, çalınmış maviler. Aslında şuan neden karalıyorum bu satırları bilmiyorum, aslında neden burada olduğumu da bilmiyorum, sebebini bilmeden bir yerde niye olur insan yada niçin kalır orada. Olmadı, bir felaket gibi çöktü üzerime umudumun ufalanan parçacıkları. Canım acıdı. Acıdan ve ağrıdan bahsedildiğinde hep et, ten, el ayak anlaşılır ya, öyle değildir aslında. Ruhtur, kolay okşanmaz, yalnızlıkta öyle, sessizlik ve hatta kimi zaman öfke bile. Üzgü