Ana içeriğe atla

Yüzsüz mektup

Insan birçok şeyi biliyor ve görmezden geliyor.
Okuduklarımız kadar konuşabilseydik, değişik olur muydu herhangi bir şey bilmiyorum. O özenle sustuklarımız bizi temize çekebilecekmiydi acaba.

Içimi yaza yaza içime attıklarım o kadar çok ki, bakmaktan korkarken gördüklerim, severken nefret ettiklerim, kalırken gittiklerim.

Hayatımı hiç bu şekilde düşünmemiştim, bu kadar çok ve bu kadar dar olmamalıydı.
Hak etmiyorum.
Hak etmediğim o kadar çok şey var ki, yinede kolluyorum onları bile.

Yaşanınca kalıyor her şey, bitti desekte, katlaya katlaya cebimize sığacak hale getirsekte, kalıyor tepemizde gökyüzü.

Yazmak ihtiyacı duyduğumda hep yazardım ben seni, sabahlara kadar cümle kurar ve bir saniye bile susmak aklımdan geçmezdi.
Sustuklarımdan olma, çünkü sustuklarım içimde kalanlarla birlikte çürüyüp gidenler.

Geceleri uyanık olduğunu bilecek kadar tanıyorum seni, ama evrenden bir cevap umuyor muyum ondan emin değilim.
Sen en huzur verendin hep, ama enler can yakabiliyor.

Yüzüne sırtım dönük konuşuyorum gibi hayal ediyorum bu anı, yüzün yüzümü görmüyor.

Loş ışıkların yandığı sıcacık bir ortam gibisin ( hala). Dişlerin ve tırnaklarına rağmen gülümsediğinde geçen yaralarımı da iyi biliyorum.

Bilmiyorum ki ney bu, veda mı, mektup mu, saçmalamak mı, ney bilmiyorum.

Anımsadığımda kirpikerimin diplerine oturan birkaç gece var, andığımda yaz rüzğarlarını aratan sözlerin, sesinin ise tarifini hiç bilmedim.

Her defa elimi kalbime basıp mutlu olmanı diledim. Varlığında da yokluğunda da diledim bunu.

Dinlerken okurken ve susarken de diledim.

Bilmiyorum ne işim var bu saatte odanda, boynumdan akıp giden hüzün ellerimin telaşıyla alay ediyor.

Bir dibi varsa artık gelsin istiyorum içimin.

Tüm pencerelerimi sabahlara bırakıp gideceğim o zaman.

Oldukça yorgunum , tıka basa dolu.

Izin verdiğim kadar var olacağımın bilincinde, izin verdiğin kadar oturacağım odanın bir köşesinde.

Yüzüm yüzünü görmeyecek, görmesin.

Adını andın ve yanına uğradım sayılsın yeter.

Iyi geceler..
12/12/17 2:09

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.

Mavi kıyılar

Hayatım bir yana da, ruhumu böyle güzelleştirmesi yok mu ah diyorum ah ! Ben böyle ağzımda gök, kalbimde deniz ile sabaha bile sığamam ki. Ziyan olmamalı telaşları insanların yaşamak uğruna, aceleye getirmemeliyim ellerini. Bir dokunsam sehrin topraklarından cennet doğacak, kıyametler yaklaşacak, kavuşurken biz mavi kıyılara yakın. İsminin bir başı ya da bir sonu yok. kokusundan sızıyor ışıklı vakitler. Tüm bildiğim doğrularım gibi yakışırken üzerime gözleri, e n çok ağzını seviyorum, en en çok ağzını. Nefesinin köklerinden öperim.