Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Geceleri şehrin altından gelip geçerken, çatıların uçlarına bağlı düşleri unutamıyor insan. Hissediyorum oradalar. Bu uğultu bir ninni değil, hiç kimsenin hiçbir zaman içimde unutamadığı. Bu uğultu sadece söylemekten vazgeçtiklerimdir artık. Uzaklardan gelen bir koku üzerime siniyor, şehri kınıyorum. Şehri ve denizi bensiz deniz sayanları. Uyanınca gök, gözlerini açtığında, hatırladığında ve karşılaştığında kendinle Adımı hatırla, adımı an, adımı var et. Seni gerçek kılan hala benim. #2:35 #30mart18

Detaylar

Bir insanı tam kılan o ufacık detayı bulduğumuzda artık, ne olursa olsun ondan vazgeçmeyiz. Detaylar mühim. Bazen eli, kolu, sesi, kalbi olan bir varlık olabiliyor. Hissediyor insan bunu, O'nu. Bulduğunuzda sımsıkı tutun. Detaylar mühim. #25mayıs18
Buranın serinleri uzak dalgaların nefesi olsa gerek … mis kokuyor hayat, saat tıkırtısının sakinliğiyle el tutuşmuş birkaç ışık dansı kentin sokaklarında. Fikrim bağdaş kurup oturdu asılı saksı diplerine göğün. Ol ! Ey gece, hükümsüzdür sana içim.
Belki de böyle olması gerekiyordu … Yaşanarak bitmez mi zaten hep hayat da insan da.

Vakit akşamdı / 27.5.18

Incinirim tedirginliğini silkelenirken köklerinedek susuyordu kadın. Gök hicbir yere kıpırdamıyordu çünkü öğrenmişti, bulutlar dağılıyordu sadece başının üzerinden. Itirazı olmayacaktı artık hiçbir dalının biliyordu kuşların uçup gitmelerine. Vakit akşamdı .

27.5.18

Gün ortasında öylece otururken, o ellerin dünyaya ait olmayan bir güzüllikle sayfalarını okşuyor bir kitabın, duruyor gibi oluyor zaman. Durmuyor . Izliyorum . Sağımda mineler, solumda gül dalları. Morlar, sarılar, turuncular. Hiçbir uçurtman düşmemiş olmalı senin, kumdan kalelerinde hala yaşayan kahramanlar var, ezbersiz yanında oturan onca ifade. Sesinden pay vermeden kıpırdayan ağzın, felaket geçirmemişliğim oluveriyor. Sayfa degişiyor, ve yine sil baştan her şey, sende, tertemiz. Kuşlar anlatmasa kaybolup gideceğim biliyorum, tekrar var olmak sayılacak. Kaybolup gideceğim sende kendime varacağım. Şimdiler sonralara anlatacaklar bunu. Sevmeyi, ikimizi, hayatı. Gün ortalarında böyle dik duran gülümseyişlerim ondan.

29.5.18

Değdi mi ?“ diye sormak istiyor insan bazen incitene. Sorulmuyor işte yine de. Yağmurlar şahit, nefret hiç sevgiye yakın düşmüyor benim topraklarıma. Aflar ise çok ötelerde. Öteler çok ötelerde . … Kendimi yersiz sorgulayışlarım bittiğinde bir an, susmak dahi gerekmiyordu, ki öğrenmiştim . Değmemişti ,  kayıp büyüktü, artık biliyordum.

Fazlası degil

Şukadarcık yaşanmış ömürde onca şeyi nasıl biriktirebildim anlayabilmiş değilim hala. Insanlar, mekânlar, kokular, sınır kapıları, caddeler, balkonlar, kuşlar, ö zlemler . Canımıza okuyan şu hayat dil ısırtacak kadar güzelken, gönül deşecek kadar da sahtedir işte. Ondandır belki, yazdıklarımın anlattıklarım anlaşılmasını istemem ben. Suskunluğuna uzak kimselere neyini tam anlatabilmiş ki bir insan. Yok yok .. Tesadüflerin güzelliğinden var olan bir milyon sözcük tüm bunlar. Fazlası değil.

29.mai18

Insanın gecmesi gereken savaşları vardır, ancak o savaşlardan sağ çıkınca nefes alabilir. Tekrar . Ben bu akşam huzur verici bir hüzünle kaplandım. Sahipsiz ve kimse tarafından yaratılmamış .. kimseyi içermeyen bir hüzün. En son ne zaman bu kadar özgürdüm hatırlayamıyorum. Tuhaftır, haz duyuyorum !

Saat 01:19 / 3.5.18

Bilmiyorum ki … Bana yazmayı sevdiren haz, bana şiiri sevdiren hüzün bu. Sızlıyor ama acımıyor. Daha şeffaf ve daha yumuşak. Ödül gibi görüyorum böyle hissedebilmeyi. Yazmaya kalksam güzel bir şey çıkacak ortaya biliyorum. Bunu bilmek ya da böyle hissetmek bile yazmak ihtiyacımı yok ediyor. Hani o, her şey mükemmelmiş hissi var ya, pürüzsüz bir ruh hali. Öyle galiba. Bir yaz yağmuru gibi geliveriyor ve gidiveriyor Her anını iliklerine sindirmek istiyor insan. Içim sakin, tedirginlik yok, tahammül gereği yok. Su diyorum ya hep, su akıyor usul usul. Telaşsız uyanılmış bir pazar sabahı gibi, pencerelerin ardına kadar açık kaldığı bir yaz gecesinden. Masanın üzerinden kaçamak alınmış bir zeytin tanesi, çay suyunun fokurdaması gibi. Gözlerimi kapatıp yalın ayak bahçede gerinmek gibi mesela. Gök taa içime kadar mavi, güneş parmak uçlarımda gibi. Buğday tenli bir elin ılıcık dokunuşu serin bir akşam vakti omzuma.Balık restoranında bir kedinin ayaklarıma sürtünüp mırla

30 mayıs 18

Uzak kıyılara bakıp bakıp iç çekerken, ayaklarımın denize değdiğinden habersiz, büyüyen çiçeklerin boynumu öpüşlerini farkedememişim. Şimdi eğildim ve öpüyorum ayağımın altından başımın göğüne kadar kendimi. Her yanım çiçek inanabiliyor musun, her yanım çiçek. Kuşlar benim. O uzakların uzağı benmişim, kıyı ben. Öğrendim, ben benimdir artık. Benimdir hak, benimdir hüküm !

Biz

Suskun bir valizin kapı eşiğinde beni beklemesi gibi bir his bu. Son defa geçmek gibi bir sokaktan. Aynı göğe bir daha bakamayacağımıza inanıyorum demek gibi. Saksıları yağmura çıkar sulamaya unutursun sen gibi, herhangi bir şarkının benden alıp götürerek bitiremedikleri tüm bu sessizlikler. Çicekler utanmazken, ışık gerçekken, gökte öyle güzel bir bereket. Cesur kadınlar ne yapardı böyle anlarda diye soruyorum kendime, peki ya cesur adamlar ne yapardı? Kimseler bilmez insanın çekmecesinin gerilerinde gizlediklerini birbirinden başka. Saklılarımı koru, ayıplarımı ört, günahlarını bana ver der gibi de şefkatli, bunca bu umut ve bunca hüzün. Kaburgalarımın arasına kokun sindi diyemiyor kimse birbirine, tırnaklarım acıyacak yaraların geçse de diyemiyor. Iki dudağının arasında yetişemeyen onca söz varken hala, güneşe yüzünü dönme haram sana artık  denilmiyor. Diyemem, kıyamıyor insan sevince. Bak, elimde boş fincanım, toprağın kızgınlığını alan yağmura teslim bir kent

Sen yanımda kal

Bazı insanlar inadına öldürüyor beni sevgilim, sen onlardan olma. Bazı insanlar zorla yaşatıyor, sen onlardan da olma. Nadiren bir kuş uçuyor tepemde gülümsüyorum sebepsiz, bir şarkı çalıyor radyoda dans ediyorum gamsız kedersiz, bazen de bir kitap avuçluyor  kalbimi sıradan bir akşam üzeri, hıçkıra hıckıra ağlıyorum. Sen sadece yanımda ol. Yaşamak bu' diyor annem, babam bir bakışına sığdırabiliyor hala tüm şefkatini yeryüzünün. Yani öğreniyorum, unuttuklarımdan çok hatırlamaya çalışıyorum. Hayatın iki yakasından tutup öpüyorum delice, üzerine yürüyüp korkutuyorum da aynı zamanda. Yaşamak bu diyor tüm köşe yazarları, tüm şiirler bunu anlatıyor biraz, inanıyor tüm insanlar, insanlar gecip gidiyor hayatımdan birer manzara gibi çoğu zaman. Sen yanımda kal. Inan, inanmak çok uzun bir mevzu sevgilim. Inanmak çok uzun. Sevgilim, tamamlanıyorum bir yandan ve eksiliyorum usul usul hergün kimse farketmeden. Ellerin hep benimle, ellerimle birlikte. Yüzün hep benimle, ifadeleriml

Gün ortaları

Gün ortasında öylece otururken, o ellerin dünyaya ait olmayan bir güzüllikle sayfalarını okşuyor bir kitabın, duruyor gibi oluyor zaman. Durmuyor. Izliyorum. Sağımda mineler, solumda gül dalları. Morlar, sarılar, turuncular. Hiçbir uçurtman düşmemiş olmalı senin, kumdan kalelerinde hala yaşayan kahramanlar var, ezbersiz yanında oturan onca ifade. Sesinden pay vermeden kıpırdayan ağzın, felaket geçirmemişliğim oluveriyor. Sayfa degişiyor, ve yine sil baştan her şey, sende, tertemiz. Kuşlar anlatmasa kaybolup gideceğim biliyorum, tekrar var olmak sayılacak. Kaybolup gideceğim sende kendime varacağım. Şimdiler sonralara anlatacaklar bunu. Sevmeyi, ikimizi, hayatı. Gün ortalarında böyle dik duran gülümseyişlerim ondan. su_kalemi

Soluklar

Not alıyor gönlüm, hayat şöyle dursun biraz. Öylece oturup yağmurun sesine verirken fikrimi, ellerini uzatıyor ruhum, tırnak diplerinde yeşeren ormanlarla. Ne güzel, ne kadar da güzelleşiyor sebeplerim. Kuş seslerinin yükseklere taşıyor nefesim, öyle inanıyorum. Tam şuan her bir yana dokunuyor hayat içimden akıp giderken. Yağmur, toprağa sarılırken ki sakinliğini yüzüme sıçrattığından hala habersiz. Kim derdi ki avuçlarında fesleğenler büyür bir kadının, kim derdi ki saçlarında evlat kokusundan örgü örgü köprüler. Köprülerin altı deniz, köprülerin üzerinde martılar cığlık çığlığa şarkı söylerken her gün yorulmadan. Bir yudum karanlık sürüyorum dudaklarıma, bir tutam ışık, sonra hatırladıklarımdan sarsılan dağlar, tepeler, firtınalar, depremler. Doğa olaylarına yeni yeni anlamlar yüklemeye başladığında doğurganlaşıyordur belki de kalp. Bir yandan özlemi göğsüne bastırırken insan, bir yandan da öfkesinden ağır bir taş gibi kalır. Artık kalır, kıpırdayamaz hiçbir kimseye ve hiçbi