Ana içeriğe atla

Biz


Suskun bir valizin kapı eşiğinde beni beklemesi gibi bir his bu. Son defa geçmek gibi bir sokaktan. Aynı göğe bir daha bakamayacağımıza inanıyorum demek gibi.

Saksıları yağmura çıkar sulamaya unutursun sen gibi, herhangi bir şarkının benden alıp götürerek bitiremedikleri tüm bu sessizlikler.
Çicekler utanmazken, ışık gerçekken, gökte öyle güzel bir bereket.
Cesur kadınlar ne yapardı böyle anlarda diye soruyorum kendime, peki ya cesur adamlar ne yapardı?

Kimseler bilmez insanın çekmecesinin gerilerinde gizlediklerini birbirinden başka. Saklılarımı koru, ayıplarımı ört, günahlarını bana ver der gibi de şefkatli, bunca bu umut ve bunca hüzün.
Kaburgalarımın arasına kokun sindi diyemiyor kimse birbirine, tırnaklarım acıyacak yaraların geçse de diyemiyor.

Iki dudağının arasında yetişemeyen onca söz varken hala, güneşe yüzünü dönme haram sana artık  denilmiyor. Diyemem, kıyamıyor insan sevince.

Bak, elimde boş fincanım, toprağın kızgınlığını alan yağmura teslim bir kenti izlerken balkonumda, ne valiz ne şiir nede gizli izlerim duvarlarda ebedileşen, ürkütmüyor beni yokluğun kadar, diyememek bu biraz da.

Ayrılıklar gerçek, masum ayrılıklar.

Ilk gırtlağında filizlenir farkedersin, hissediyor musun ?
Ne su, ne çay, ne de ekmek geçmez artık boğazdan eskisi gibi. Ne bahar, ne yaz, ne de geceler fayda etmez.
Gibi.

Nasıl özleyeceğim, nasıl ağlayacağım, kaç defa öleceğim, ama illa seveceğim diyememek gibi bir his. Tür tür acı çektim ben, insanın kahpesinide gördüm meleğinide, ama tek seni kendime aldım diyememek gibi.

Dizlerimde yatıyor ellerim, boynumda keşfedilmemiş tüm vadileri yeryüzünün.

Desem ki, geçti. Desem ki geçti geçti geçti. Desem bile bir daha sarılamamak gibi.
Ben, bu kadarım belki gibi.
Bu kadar az değil, bak hatta denizlere taştım, çöllere vardım, rüzgara sahibim diyememek yine de.

Her şey, her yer, herkes boş.Sen yok, ben yok, aşk bizi affetmeyecek.
Kapı kilide düştüğünde kıpırdamayacak kadar yorgunsan, tutamayacaksan, tutmayacaksan bensiz öl, öl, öl !
Diyememek gibi bir his.

Seviyorum, acıyorum, müsade et az daha durulsun hayat, gideceğim derken bile sığınmak bu. 
Aynalar kimin artık, pencereler kimin? Gece kimin, sabahlar kimin? Hangi şarkı ? hangi renk ? hangi vakit ? Artık kimin umurunda ki tüm bunlar demek gibi.

Ama bitmez insan bazen inadına, gidemez, kalmaya da yeri olmaz. Umuttur soluğu, umuttur vatanı, umutludur yine de hala.

Sevmek içe düşünce, adı değişirmiş insanın, Biz olurmuş, bir olurmuş. Sevmek gelince,  yer gökle bitişirmiş. Sevmek gitmezmiş, sevmek gitmezmiş hiç, hiç bitmezmiş.

 Al avuçla topla canımı demek gibi en çok.

Seviyorum, acıyorum, ama müsade et az daha kalayım. Biraz daha. Birazcık daha. Çok az daha, acın bile olsa çok az daha benimsin demek bu.

Şimdi eğil çiçeklerden al bileklerimi, şimdi utan söndür ışıkları.
Sevmek sevgilim, bitmezmiş, hiç bitmezmiş.

Özür dile.
Affet beni.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...