Ana içeriğe atla

Çoğalmak, birikerek ve eksilerek, anlamsızca.


Hani bir şeyin hayalini kurarız ya saatlerce, günlerce hatta çocuk sevincine benzetirim ben o hissi, ki mavileştirir beni diye inanırım. Yani beklemekten, daha doğrusu umut etmekten bahsediyorum.
Beklemeyi ve sabretmeyi iyi bildiğime inanan bir insanım. Ne kadar bencil olsam da herkes kadar, bir insanı bir yerlerde varlığından ve nefes alıyor oluşundan dolayı bile sevdiğim olmuştur.
Hele hele biz kadınlar daha bir çocuk gibiyizdir, işte tam da o nedenle, bir o kadar da fena hırpalar bizi hayal kırıklıkları, tutulmamış sözler, çalınmış maviler.
Aslında şuan neden karalıyorum bu satırları bilmiyorum, aslında neden burada olduğumu da bilmiyorum, sebebini bilmeden bir yerde niye olur insan yada niçin kalır orada.

Olmadı, bir felaket gibi çöktü üzerime umudumun ufalanan parçacıkları.
Canım acıdı.
Acıdan ve ağrıdan bahsedildiğinde hep et, ten, el ayak anlaşılır ya, öyle değildir aslında. Ruhtur, kolay okşanmaz, yalnızlıkta öyle, sessizlik ve hatta kimi zaman öfke bile.
Üzgün değilim, perde kıpırdasa ağlayabilirim. Mutsuz değilim ama asırlarca yas tutabilirim. Ihtiyaç duymuyorum hiç kimseye ve hiçbir şeye oysa rüzgâr esse yıkılabilirim, ard arda, üst üste çöken gökdelen gürültüsü ile.
Belki diyorum,
ellerimin birazını bir yerde unuttuğumdan tutunmak istiyorum O'na illa.
Gözlerim hangi manzarada kalmış olabilir ki, bir de şu sesim nefesimle niçin bu kadar küs ve davalı.
Maviler, hiç doymadığım doyamadığım maviler. Günlerce, yıllarca ve nefesimi bildiğimce, koştuğum, kandığım, kırıldığım maviler. Suç olmasa gerek dalda çiçeği ummak, denizde martıyı, gökte kuşu, yanımda O'nu.

Sonra diyorum, hadi oldu, olduğunda ne olacak ki ?
Saçlarının arasından geçecek parmaklarım usulca, kokusundan nasiplenecek avuçlarım, sesinde bile sesine hasret kalacağım. Geçmeyecek ki.
Bencillik bu belki, diretmek bir şeyleri, illa O, illede şimdi, ille de yanimda olmalı, yani kadından çok o söz geçmez çocuk inadı ile arsızlaşmak.
Tam bu galiba.
Sömürmeyeli çok olmuştu içimi, bıdamayalı çok olmuştu heveslerimi, ki sevmekti en ağır ağrı, ihtiyaç duymak hep bundandı biliyorum.

Şu sokağın sonu yok diye düşündüğümde adımlarım nasıl telaşlanıyor. Işıklandırılmış pencerelerde noel çiçekleri.
Kırmızının bu kadar güzelini hiç görmüş müdür acaba …
Her mevsim yeşil kalan ağaçlar da var, ben unutuyorum bunu bazen.
Bu mevsimde hatırlıyor insan ne kadar kırılgan olup ne kadar da güçlü olabildiğini aynı zamanda.
Özlemek özlem duymak değil, ve sevgi zannedildiği kadar kolay değil. Öfkenin yoldaşı şu dil ısırıkları, sancının öpüşmeleri. Beklemenin yoldaşı ise şu sessizlik,vakitli vakitsiz, her yerde gibi ama hiçbir yer bilmeksizin.

Çoğalmak, birikerek ve eksilerek, anlamsızca.
Saat daha gece yarısı yok, kaldırımlar boş, duvarların ardını görememek iyi mi acaba, duyamamak sesleri, bilmemek kimseyi kendimden başka.
Adımlarımın ardından ilerlerken ve ilerlerken gölgemden uzağa, başımda bıçak sancıları, bileklerimde küs maviler. Severken ve özlerken ve nefret ederken aynı anda darmadağın.

İşte sonra, söze başladığım yeri unuttuğumu hatırlıyorum, başımın üzerindeki sokak tabelasında yazan adresi bilmediğimi ama kendimden bile özgür olduğumu.
Birkaç izmarit ardı olabilirdi şu an, birkaç kadeh dibi yada hüzünlü şarkılar sonrasında buğulu pencere başında akıtılan gözyaşı.Ama hayır hiçbiri değil.
Gücüme giden ney anlıyorum, ellerim çok üşüyor, ellerim çok çok üşüyor.

Ağaçlar yeşil, pencerelerde çiçekler, her yer ışık.
Her yer ışık …
Ellerim niye üşüyor ?
1aralık/ Su

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...