Ana içeriğe atla

Yürektir bu'

___Insan uzun uzun konuşmayı ne çok özlüyor bazen, uzun uzun dinlemeyi. Ne kadar sıradan olursa olsun anlatacakların, sen yine de anlat deyip bir yüzü izlemeyi özlüyor. Epeydir tek bir mektup yazmadım, cevap almadım. Posta kutumda reklamlar faturalar gazeteler.Yerini belirleyemediğim bir eksiklik hissettiğim şu günlerde, ne naza halim var, ne koşup kovalamaca oynamaya kuşlarla. Bir şeyler yapmalıyım diyorum, bir şeyler kıpırdamalı yerinden ve ben bunu hissetmeliyim.
___Yarın hiç bilmediğim yerlerini gezeceğim şehrin. Alışamadım hala dersem yalan olur, alıştım ve sevdim sakinliğini sokakların, insanlar burada sanki daha uzun gülümsüyor yanımdan geçerken. Hoş, hiçbir şey özlentilerimi yok edemiyor, unutmuyor ki insan kendini.
___Mevsim değişti artık, renk zenginliği bir yanım bir yanımsa Ekim serinliği.Sardunyalarım üşüyecek artık biliyorum, bir de limon ağacımı içeri taşımalıyı unutmamalıyım. Keşke gerekenleri hatırlasa insan bazen sadece, unutsa kendi içindekileri.
___Bilemiyorum, tarifsiz bu eksiklik,
aniden katlanılmaz bir yığın oluveriyor ağzımda.
Sanki kimse anlamıyor, sanki kimse anlamak istemiyor artık kimseyi.
___Hayatın elimden tutup götürdüğü yerdeyim, az duraklı, az insanlı, ama çok çok yeşil. Bir tutam versem yeşilimden benimle mavisini değişen olur mu acaba..Üç beş balık, birkaç dalga, martıları da olmalı elbette. Rüzgârı kokusu yosunu, yani bir tutamcık deniz işte, bir tutam tuz, bir tutan düş.

___Tebessüm ederken şimdi bu çocuksu dileklerime, aklımda sanki bir şenlik özlemi, rengarenk panayır ışıkları, kocaman dönme dolaplar bulutlara dokunan. Bir çocuk oluyorum, bir yorgun.. Bir fazla,bir yarım.Biraz dargın.
___Ellerimi dinlendirmeliyim biraz, biraz gözlerimi, biraz fikrimi. Anlatamam nasıl fena dağıldım.
___Özlüyor işte insan..
Başka söze gerek yok.
Yürektir bu sever, bıraktım sevsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Sarmaşık

 Pencereden sarmaşık gibi  sarkıp şimşeklerden yağmurlardan  belki bir parçası kopupda yüzüme düşer diye bekliyorum gökyüzünün ..  Kuşların geceleri güvende olduğunu bilmek gibi huzur verici bir düşüncenin içinde ..  ayaklarımın ucunda oturan kedimi daha çok seviyorum. Insanları ne renge buladığımın bir önemi yok..   sesleri yiyip yutan  ışıkları ürküten bu havada..  bahar ölmez dercesine sarkıyorum penceremden.  Yağmurları çabuk dinmez bu şehrin.. kadınları vazgeçmez. Gökyüzünün bir parçası ol sen mesela.. Yağmura küs Rüzgâra kafa tut Söndür şimşeklerin  gösterişini. Kırılıp düş .. Kendime katasım var seni.

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.