Ana içeriğe atla

Özgürlük

Çok düşünüyorum bugün, çok ve sessiz oluyorum.

Ne kadar küçük olsa bile, birçok şeyi büyütüp nasıl da evrenimin ortasına yerleştirebiliyorum, bir kez daha farkediyorum bunu.
Mevsim aralarındaki boşluklarda soluklanırken hayal ve düşlerim, ne kadar bütünleşiyorum gökle.
Olur olmaz dalların kırıklarını öpüyorum, sanki ben öpünce iyileşecekmiş gibi dünya, dünya ve sevgiler.
Düşünüyorum da, ne çok, anlatmaktan yorgun, anlamaktan kaçak, ne çok ben.

Ev edinmezler kimsesiz sayılmamalı halk dilinde artık, sokaksızlık ayıplanmamalı, kimse kimsenin bedeli olmamalı mahkumken kendi kendinde.
Öyle ya,
kuşların özgürlüğü var üzerimde benim, fırtınalara kafa tutuşlarım hep bundan.

Istemediğim yerlere dağılıyorum yine, balkonlara, çiçeklere ve tüm denizlere ayıp ediyorum.
Özlemlerimin bir rengi yok, kokusu bilinmez ellerimin.
Yolcusuz vapur seferlerini avutan martılardan çok yalan dinledim, masumiyet varken ve düşler çocukken.
Çok düşünüyorum,
çok ve öyle sessiz.

Saçlarımı vereceğim tel tel, her gün yeniden, ağzı fesleğen kokulu sevgili uğruna.
Dudaklarımdan beslensin tüm yeminler ve ölsün isimler.
Iste yine şuramda, en olmazlardan bir esinti, üşümek dans etmeye benziyor.
Azını biriktirip çoğaltıyorum toz parçalarının, kumdan bulutlar, ışıktan evler.
Kime dokunsam yankılanıyor göğün her katında.
Bana benziyor biraz ardakalan tüm manzaralar.

Denizi sevmeler günah, cezası parçalanmak ve bir daha hiç tamamlanamamak.
Düşünüyorum da, vazgeçmek kolay değildi hiçbir bahçeden çicekten.
Vazgeçtikçe güzelleşiyorum.
Fazla mühim değil başladığım yer, mühim değil savaşlar, yaralar, bu zafer sancıları.
Körlüğün sağırlaştırdığı bir dilsizlikte, fesleğenler hala boynuma adanıyor.
Öyle ya,
kuşların özgürlüğü var üzerimde benim, fırtınalara kafa tutuşlarım hep bundan.

Yeryüzü kimin umrunda.

Su.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Sarmaşık

 Pencereden sarmaşık gibi  sarkıp şimşeklerden yağmurlardan  belki bir parçası kopupda yüzüme düşer diye bekliyorum gökyüzünün ..  Kuşların geceleri güvende olduğunu bilmek gibi huzur verici bir düşüncenin içinde ..  ayaklarımın ucunda oturan kedimi daha çok seviyorum. Insanları ne renge buladığımın bir önemi yok..   sesleri yiyip yutan  ışıkları ürküten bu havada..  bahar ölmez dercesine sarkıyorum penceremden.  Yağmurları çabuk dinmez bu şehrin.. kadınları vazgeçmez. Gökyüzünün bir parçası ol sen mesela.. Yağmura küs Rüzgâra kafa tut Söndür şimşeklerin  gösterişini. Kırılıp düş .. Kendime katasım var seni.

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.