Ana içeriğe atla

Beyaz gece

2:25

Dalların üzerinde biriken karların eriyişinin yağmur sesini anımsatması kadar tarifsiz.

Aydınlığı sokakların ve yerle göğün bir bütün görünümü gibi.

Vakitle falan alakası yok biliyorum bu hissettiğim huzurun,

bir başka şey bu, çok başka o.

Uyuyan yüzünü düşlüyorum, göğsünü, avucumu yatırdığımda nefesinin içini nasıl tamamladığını hissediyorum.

Hava yumuşacık ama hava beyaz ama çok soğuk.

Baktığım hiçbir yer gördüğüm kadar olamaz, olamaz söz hiçbir dokunuşu kadar dudaklarımın sakalına.

Uzanıp, kapladığım şu vakit ve sessizlik o.

Ve yağmurlar yağıyor duyuyorum, beyaz toprağa kurak bir gökten yağmurlar düşüyor.

Kimsenin bilmediği yanıyım ben onun, çukurlarında bereket saklayan toprağıyım. Konuşurken konuşurken ve yutkunurken sonra, kirpiklerinin ardında uçurumları kutsallaştırırken ruhu, ağzından boğazına, boğazından ciğerine, hayatı telaşla içine çekişiyim.

Vakitle falan alakası yok biliyorum bu hissettiğim huzurun, çok başkayız biz.

Insan anlatıyor anlatıyor da sözcükler yetmiyor kimi zaman.

Susuyor ve susuyor ama geçmiyor.

Seviyor işte, seviyor tüm çabaları, telaşları, özlerken bile deli gibi.

Seviyor, hayatlar içinde bir mucizeymişçesine.

Beyazken yer ve gök.

Yer ve gök.

Yağmurlar yağarken dallardan

Beyazken gece itirafların kefilli yok.

Bir başka şey bu, çok başka o.

Siyah yok, tek siyah yok

“Sevdiğim doğrudur”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.

Mavi kıyılar

Hayatım bir yana da, ruhumu böyle güzelleştirmesi yok mu ah diyorum ah ! Ben böyle ağzımda gök, kalbimde deniz ile sabaha bile sığamam ki. Ziyan olmamalı telaşları insanların yaşamak uğruna, aceleye getirmemeliyim ellerini. Bir dokunsam sehrin topraklarından cennet doğacak, kıyametler yaklaşacak, kavuşurken biz mavi kıyılara yakın. İsminin bir başı ya da bir sonu yok. kokusundan sızıyor ışıklı vakitler. Tüm bildiğim doğrularım gibi yakışırken üzerime gözleri, e n çok ağzını seviyorum, en en çok ağzını. Nefesinin köklerinden öperim.