Ana içeriğe atla

Bazen …
ne yaparsam yapayım yanlış oluyor gibi hissediyorum.
Ne kadar iyi niyetli, ne kadar samimi ve ne kadar sevgi dolu olsam da, illa, er yada geç, bir şekilde bu hisse kapılıyorum.
Hani öyle vazgecmek, boşvermek yada o insanları artık önemsememek gibi bir istek değil bu bendeki.
Yoruyor sadece
ve yoruldukça daha sıkı tutuyorum ve tuttukca bu hisse çarpıyorum.
Bu histen nefret ediyorum.Geceleri beni deli etmesinden nefret ediyorum.
Arkadaş, dost, aile üyeleri veya sevgili.
Kim olursa olsun, bana ne zaman bu hissi yaşatsa, kendimi yanlış bir şey yapmışım gibi hissediyorum.
Mükemmel değilim, elbette hatalarım kusurlarım var ama bu öyle bir şey değil.
Kendi hayat felsefeme, kendi vicdanıma ve kalbime dayanarak verdiğim tüm çabaların görmezden gelinmesi gibi bir şey.
Huzursuz oluyorum, yabancı hissediyorum kendimi ve kıymetsiz.
“Ben kimseyi kaybetmem, kaybettiklerim tutmadıklarımdır.”
Yani konu kaybetmek değil, konu tutunmak.
Asıl söylemek istediğim şu
“Elini bırakacağım tek bir insan yok hayatımda.”
Yani çözüm gerek
Ve yok !
Neyse
Ben bi kahve yapayım, uyku zaten dağıldı.

“Üzmeyin lan beni !”
diyemiyor insan...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.

Mavi kıyılar

Hayatım bir yana da, ruhumu böyle güzelleştirmesi yok mu ah diyorum ah ! Ben böyle ağzımda gök, kalbimde deniz ile sabaha bile sığamam ki. Ziyan olmamalı telaşları insanların yaşamak uğruna, aceleye getirmemeliyim ellerini. Bir dokunsam sehrin topraklarından cennet doğacak, kıyametler yaklaşacak, kavuşurken biz mavi kıyılara yakın. İsminin bir başı ya da bir sonu yok. kokusundan sızıyor ışıklı vakitler. Tüm bildiğim doğrularım gibi yakışırken üzerime gözleri, e n çok ağzını seviyorum, en en çok ağzını. Nefesinin köklerinden öperim.