Ana içeriğe atla

Biraz çiçek, biraz kar, biraz aşk, en çok gece


“Bazen beni üzmesine bile sitem etmiyorum, üzmek için bile yanımda olması gerekiyor.
Yanımda oluyor yani.
Yanımda.”
karaladım bu kısacık satırları.
Ne kadar sıradan gibi görünseler bile, anlatamam ki size, kalbimi nasıl da sımsıkı sarabiliyor oluşunu böyle hissedebilmenin.
Sevmek'ten bahsetmek istemiyorum, Aşk'tan bahsedeyim desem de, olmaz.
Onca şair, onca şiir, kitaplar, hikâyeler, masallar.
O kadar çok yürek, o kadar çok anlatmış ki, ne kadar da anlatamamışlar hala tümünü diyorum içimden.
Affola.
(Benim ne haddime.)
Bugün,
daha bahar gelmeden, çiçekler aldım evime, kardan kıştan korumak adına evimin içinde bakacağım onlara.
Her sabah günaydın derken kahve makineme onlara da bir tebessüm var edeceğim artık.
Umuyorum ki yaşayacaklar, çiçek çiçek, yaprak yaprak, su verdikçe topraklarına. Öptükçe, ki öpeceğim.
Yaşayacaklar.
Özledikçe öpeceğim, kimi, neyi, niçin ayırd etmeksizin, hep öpeceğim artık onları.
Yaşamak zorundalar !
Gerçek şu ki yaşatabilecek miyim bilmiyorum, inanmak istiyorum.
Inanmak, sadece inanmak.
Kar yağıyor dışarıda, lapa lapa yağıyor hemde, daha az önce yürüdüm birkaç adım ve yüzüme biriktirdim göğü.
"Göğü hissetmek ihtiyacının bir vakti yoktur ki ..."
dedim kendime.
Iç çektim, içimi çektim içime, yani göğü ciğerime.
Darmadağın günler bunlar, darmadağın ama bir o kadar da mükemmel.
Sözcüklerden kaçtığım anlarda suskunluğumu süsleyen tebessümlerim oluyor, artıyorlar galiba arsızca.
Sonra bir bakıyorum, topçuk topçuk su birikiyor kirpiklerimde, onlar arıtıyorlar diyorum içimi.
Bekliyorum ve geçiyor.
Her şey.
Gülümsemek ve ağlamak yaşama dahil.  Bir duruş, bir direniş, inanç.
İşte tam bu ikisi her şey aslında.
Birini diğerinden daha az sevemem, atamam, muhtacım onlara.
Duvar aralarında sıkışıp kalan sessizlikler, evrende dolaşıp duran sözcüklerin sebebi değil midir.
Bulutlar şehirlere ait değil, yağmurlar hilekâr, güneş ne kadar uzak aslında.
Doğa olaylarını kabullenip göğü inadına sahiplenmektir belki bu anlatmaya çalıştığım ama aslında anlatmadığım hisler.
"Seviyorum ben, ben aşığım.
Ben yaşıyorum."

Hayatta olmak gibi bir mucizeye sahipse insan, nefesini duyabiliyorsa ve ellerini izleyebiliyorsa dizlerine yatırıp.
Avaz avaz şarkılar söyleyip, toprak gibi susabiliyorsa, susuyorsa insan toprak gibi.
Sevmek'tir bu
 Aşk'tır.
Ben, yüzünde büyüyen ağaç dallarında bir kuş.
O, bir yanak çukurunda masmavi deniz.
Tarifi yoktur da, tüm bunların bizi BİZ kılıyor oluşunun  kefilidir şu hayat.
...
Çiçekler evcildir, edinin.
Sevgi olur Aşk olur sonra
Kim bilir :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...