Ana içeriğe atla

Ölümsüzlüğüm


Sözcükler yetmiyor anlatmaya, öyle cahiliz biz.
Bağırmıyoruz, isyan yok, hasretimize razıyız, öyle de aşık.

Güller kopmuyor dalından, şarkılar armağan ediyor çünkü bana.
Solmayan, hiç bitmeyen, bir daha kimsenin alamayacağı melodiler.
Sonra satırlar, keşfeder gibi tüm renkleri ve kokuları yeniden.

Okumayı yeni yeni öğrenirken sanki, konuşmaktan sadece gözlerimiz yetkileniyor, öyleyiz, öylece aitiz birbirimize.

Ödüm kopuyor elim sakalına uzak düşerse diye, ödüm kopuyor nefesim yetişemezse diye sabahlarına.
Sokaklarının ezberliğine karışır ismim diye,  doya doya sevemem onu diye ödüm kopuyor.

Eylemsiz, yeminsiz, kefilliği atar damar, alınan soluk gerçekliği, kendinden anlam yaratan her şey, biz işte, tüm bunlar hep biz.

Sözcükler yetmiyor anlatmaya, öyle cahiliz, öyle aşık.

Mevsimler küsmüyor pencerelere, duman tütüyor tüm bacalardan, kuşlar özgür, dalgalar asi.
Olması gerektiği gibi her şey.
Kim baksa uzaklara özlemle, biz doğuyoruz tekrar birbirimize.
Yok alacağı toprağın sudan, gök hükümsüz, denizlerin varlığı zaferdir zaten yaşamak adına.

Biraz sarhoşluk, biraz efkâr, çokça haz, uzun uzadıya geceler.
Bitmez bir iç çekişiz biz, öyle derin, öyle dipsiz, öyle mahçup ama öyle de haklı.

O ellerinde şiirler, ben boynumda çiçekler, bilmem neye benzeriz severken birbirimizi inadına.

Kimseler bilmesin sevişmelerimizi, öperken dudaklarımız, feda edilen nefeslerimizi ki yaradılıştır.
Kimseler bilmesin, ne yüzümdeki suskunlukları, ne de kulağımda nefesi, yayılsın evrene hasreti.

Büyüsün, çöksün, kaplasın beni varlığı.
Anlamasın dünya, yükselmesin ağaçlar, değmesin göğe salıncaklar.

Sözcükler yetmiyor anlatmaya, öyle cahiliz biz, öyle aşık.

Açın sesini şarkıların, mor sarı turuncu çicekler açsın gökte.
Kuş kanatlarına çocuklar sığsın.
Yağmalansın yeryüzü, toprak temize çekilsin.
Ellerim sakalında, ellerim sakalında kasın.

Naneler, fesleğenler, limon yaprakları, bırakın anlatsın tenimizi baharatlar meyveler.
Ibadet bilinsin adı ki cennetin kapısıdır eşiği evinin.

Ahh,
nasil özleriz nasıl özleriz de, gece olur adımız, sabah doğarız, döner dünya uğrumuza hiç bitmeyelim diye.
Bitmeyeceğiz.

Sözcükler yetmiyor anlatmaya, öyle cahiliz biz, çok cok aşık.

Hayat nerede varsa, bizimdir oralar.
Gülümse ey Aşk.

Ölümsüzlük gerek.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...