Ana içeriğe atla

Hayat'ım ...

Uyuttum ellerimi evet, gözlerimi kapattım sımsıkı, çukurlarını gizledim yanağımın, ağzımı gömdüm. Bilmem kaç kat gömdüm dudaklarımı.
Çünkü kendime çevirmeliydim geceyi, çünkü pencerelerden hep ben görünmeliydim acırken ve tek ben bilmeliydim yağmurun çatılardan açık havada ne güzel intihar edebildiğini.
Tek benim sesim sızmalıydı dünya kabuğu arasından yaraların derinine.

Gidecek yerim yok ondan öte, varacak ve kalacak adresim yok.
Yorgunluk bilmem ben, ölmek bilmem. Acıtamam, okşayamam ki sonra onca dalgayı, bulutu onca sokağı. Koca şehri nasıl sığdırabilirim ufacık kollarımın arasına sonra.

Nasıl seviyorum bilmesin.

Uzaktan gelen müzik sesleri gibi o, bırak diyor kendini bana, bırak seni hep tutacağım.
Baba gibi biraz da, koruyor ve koruyor büyütürken kalbimi.
Köy gibi, her şeyin güzel koktuğu, ve masum, ve hiç el değmemiş yeşili doğanın.
Benim, en çok benim hakkım, hasretimi bilmesin.

Bu kadar sevmek günah olmalı, bu kadar sevememeli bir insan.
Acırken ama haz duyarken kendi yüzünden kaçmamaktan, ciğerinde, kanında, canında, iliklerine kadar doluyken onunla, tek başına susmamalı.

Sevmemeli işte,
kimse kimseyi bu kadar sevmemeli.

Acısına geceler verdiğim, sabahlar doğururken sancılarından inlediğim, tek onu, sadece onun ismini verdiğim yeni hayatlara.

Kat kat yıldız altında yatıp öylece kalırken olduğum yerde.
Öperken şiirleri, şarkılarla sevişirken arzız ve hiç utanmadan.
Kuş tüğlerinden, gökten, denizin bin kat dibinden yeniden var olurken.
Beni tekrar tekrar öpmeli halbuki.

Iyileşirken yaralar ama kabuklarını kaybetmezken asla, ve yine sızladığım tek özlemken böyle.

Istemem, böyle sevmesin beni.

Sesi titrese yıkılır hayat.
"Hayatım !"

Bilirim.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Sarmaşık

 Pencereden sarmaşık gibi  sarkıp şimşeklerden yağmurlardan  belki bir parçası kopupda yüzüme düşer diye bekliyorum gökyüzünün ..  Kuşların geceleri güvende olduğunu bilmek gibi huzur verici bir düşüncenin içinde ..  ayaklarımın ucunda oturan kedimi daha çok seviyorum. Insanları ne renge buladığımın bir önemi yok..   sesleri yiyip yutan  ışıkları ürküten bu havada..  bahar ölmez dercesine sarkıyorum penceremden.  Yağmurları çabuk dinmez bu şehrin.. kadınları vazgeçmez. Gökyüzünün bir parçası ol sen mesela.. Yağmura küs Rüzgâra kafa tut Söndür şimşeklerin  gösterişini. Kırılıp düş .. Kendime katasım var seni.

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.