Bak, yine büyüyorsun biraz.
Büyüme !
Çok eskilerde tanıdığım bir çocuktun sen, ellerinin kokusundan habersiz, soluğunun rengini ezberlediğim.
Içimdesin.
Gözlerine vururdu deniz olur olmaz vakitlerde ve ben masum bir dünyanın varlığına inanırdım sana cümle kurdukça, izledikçe hayatın resmini sende.
Anlatabilmek devir atlıyordu habersizken sen hala. Bazen bilinmez yollara çıkıyordum, hiç korkusus, olur olmaz şiirleri doğuruyordum kollarına sabah çocuğu niyetine.
Çocuktun sen, sen hiç büyümemiş, büyüyememiştin.
Sevmek nedir diye aranırken koca şehrin kalabalığında, bir kalem gibi, çizerdin içimi içime.
Eskirken ve kirlenirken yaşama bulanık kollarda, dudaklarından gecekondular yıkılırdı, izlerdim, yüzüme yansıyan sefilliğini hayatın.
Bilmem ne olmuştu da oturup gök kurmuştum kendime senin yanında, ne olmuştu, niçin bir tesadüften bunca dal büyümüştü.
Ormanlar yaratabilen bir buhar bulutu, topraklar yaratan bir su damlası.
Anlamı olamazdı, bir imkansız cümlenin yazılırken silinişi gibiydik.
Ezberde kalabilen sadece.
Nasıl bu kadar berekettin topraklarıma bilemiyorum.
Sen minik kalbinle kocaman suskunluklar yaratırken yeryüzünde, ben bileklerimi kırardım, ufalardım sesimi, yutkuna yutkuna sahiller uzatırdım göğsüne kadar, dalgalarında köpükler, gürültülerinde anlamlar.
Mucizeleri sorgulanmamalı hayatın, sorgulama.
Kaybetme, benden öteleri sana kalsın ki can bulsun uçurtmalar, ölmesin rozetler, misketler unutulmasın.
Bugün de büyüyorsun biraz.
Büyüme !
Yokluğun bile dokunmuyordu biliyor musun, yokluğunda var kılabiliyordu ruhum seni. Kuşlara, çiçeklere, kokulara pay vermiştim, çocuklara anlatmıştım sonra hikâyelere gizleyerek.
Çocuktun, ancak çocuklar taşıyabilirdi seni ebediyen, kırıp incitmeden.
Şimdi, bugünün tazeliğinde anarken adını, ellerim saçlarını okşuyor gibi usulca, yanağında henüz doğan baharı ürkütmeden, satır satır dudaklarını sökerken hafızamdan önüme, suskunluğun çatılarda ağlıyor, dinliyorum.
Ağlamak ceplerde biriktiriliyor şimdilerde, şiirler duvar duvar, şarkılarda çiçekler büyütüyor aşıklar. Adreslerini yitirdi kentler, ya denizsindir buralarda ya da toz duman.
Gök uzak, gök hala çok uzaklarda.
Kaç tür ölüm varsa biliyoruz ama, bir tutam çocuk kalarak yaşıyoruz işte hala.
Sen, ismini üzerinden koparıp aldığım, sen hep çocuk bıraktığım, sen kuş özgürlüğü, sen su gücü, sen gök parçama değnek.
Büyüme !
Üflerken mumlardan bir acemi dilek, eski hayallerin izleriyle nefes nefes.
Dolabında biriktirdiğin, hala atamadığın notlarla, şiirlerle, anılarla. Kokusunu bildiğin insanlarla, sarılıp kopamadıklarınla, gidemediklerin ama dönmekten korktuklarınla. Günahlarınla işlediğin, sevaplarınla bilmediğin. Kalbinle, kuytusudur sahipsiz denizlerin.
Ve sevgimle !
Doğmuşluğunu kutla, ölmemişliğine gülümse, yaşamayı iyi öğren.
Bil, bil ki büyüme !
Çok eskilerde tanıdığım bir çocuktun sen, çok eskilerde, çok eski,
çok çok ...
Hatırlar mısın bilmem, mahçup olurdun sen olur olmaz anlarda, ufak bir ürkeklikle parmaklarından akıtırken düşlerini, yüzümden geçen kanat gölgelerinden öyle habersiz.
Ne bileyim çocuk, ağlasam ağlamak güzel olurdu seninle, gülsem gülmek.
Saklamak adını gönlümün ibadeti, büyütmediğim dünyamdan uzanıp öperken el gibi, el kadar ellerini.
Bileklerinde tebessüm tomurcukları, ne güzelsin hala, bilirim.
Hiç inanmayacağına rağmen, sen doğdun diye dengede yeryüzü gök ve Su.
Müsade et bugün, ezberden öpülsün kalbin.
Iyi ki doğdun sen !
Yorumlar
Yorum Gönder