Ana içeriğe atla

Güzel yerler

Bana biraz şiir okur musun...
 lütfen ...
Denizin hatrına.

Şu kalemi kırsam, bileklerimi kıramayacağım biliyorum.
Yürüyorum koca bir balkon boyu.

Biliyor musun
 her şeyden çok o sıradan sohbetlerimiz tütüyor burnumda, o sebepsiz, zorlamadan, gelişi güzel sıralanan sözcükler.

Mutlu olduğunu hayal ediyorum,
ellerinde süt beyaz eller, kalbinde hüzünlü bir  huzur, rüzgârda yüzüne uçuşan uzun saçları yakışır sana senin yanında yürüyen birinin.
Aslında, tüm edilen sözlere rağmen saçların kısalığında sebep aramamalı.

Niye böyle her şey ?
Niye böyle oluyor ve ben ne anlatabiliyorum nede susabiliyorum.

Bu böyle gitmez
 biliyorum.

Ya akıp gitmeliyim, yada toprak emmeli almalı artık beni.

Gökyüzüne çiçekler uzatan eller gibi
 fidan fidan uyanmak ne güzel olur deniz manzaralı bir tepede.

Inanır mısın, bir daha insan istemem ben yakınımda, ses istemem, şiir istemem.
Gök kuşların der sarınırım toprağa.

Çocuk parklarına, sahipsiz bahçelere, balkon gölgelerinde kalan zayıf çiçeklere dağılırım.

Kimse bilmeden, kimse bana değmeden, bir ad vermeden var oluşuma hiçbir dilde.

Yoruldumm ..
Yoruldum ve ben dik durmakta direndikçe içime çöküyorum.
Güzelliklere haksızlık bu.
Sen hiç bilmezsin artık buraları,
bıraktığın yerlerde değilim, hatırladığın gibi değilim, o kadar kalamadım.

Ne zaman kendimde kendimi bulamasam, yada bulup unutmaya çalışsam sana koşuyorum soluk soluğa.
Sana varmak yok, seni yaşatmak var, hayatta tutmak.
Korumak, temiz kılmak ve masum.
En çok masumluğun yaşıyor bende bilmiyorsun ki, ağlıyorum kimi zaman bu satırların boşluklarına, gülümsüyorum da.
Bazen pencere başlarında, bazen balkonlardan sarkarak bir sarmaşık gibi kendine yük kendinde karmaşa.

Bunca söz bir anlam taşıyor mu söylesene, bunca söz ve sessizliğimiz aslında onca zaman, inatla.
Ben kabullendim endişelenme, 
bir ruhu bir ruha bastırarak doğrultmak bu sadece.
Geçiciliği biraz da acının ve kırgınlığı kabuklarına bir yaranın.
Bir şarkıyız biz, öylesine çalan hayatın arka planında.
Biliyorum.

Gittin sen, bende biraz gittim sonra.
Kaldın, oturdum yanıbaşına.
Susuyoruz, kâinat büyüklüğünde hemde.
Ölüyoruz, ölürken nefes nefese.
Kabullendim, kaşlarını çatma, vadilere benze sen hep.

Şuan soluğunda bir şiir olup, dağılıp gitmek istiyorum sesinin ulaştığı yerlere.
Götür beni.
Bütünleşmek manzaralarınla, kitap olup susmak ellerinde.
Tut.
Sen zaten hep güzel yerlersindir, sen kıyılar köşeler ve kimi zaman başımın üzerinde umursamazca var olmaya devam eden gök.
Grisinden mavisinedek sen.
Işığından yağmurunadek ben.

Yoruldum..

Istemem hayatından yer, yürümek istemem seninle, diz istemem, yüzünü istemem, saçlarımı çoktan kuşların uçmaları uğruna feda ettim çünkü ben.
Tüm anlatılanlar yalan,
 tüm bilinenler eksik, tüm sonlar sahte ve hiçbir zaman kural tanımıyor başlangıçlar.
Durmuyor dünya, gece sessiz, gece nasıl da sessiz, ürkütüyor beni.
Ört üzerimi, ürküyorum, kimsem ol, hiç kimsem ol ama
bana yine biraz şiir oku lütfen.
Denizin hatrına.
Denizin adına.

Topraklar açılacak, biliyorum.
Topraklar ve gölgelerde ellerine karışacak yok oluşum çiçek çiçek, uzun saçlara takılmak için yüzüne esen.

Ben yoruldum, anla.
Anlasana!

Ay bulutların ardında belirli belirsiz, varlığını kaybetmemek korkusunda. Direniyor ben gibi, ben kadar eski.
Ay seni görebiliyor, ne şanslı.
Izin ver,  yıldızlarının sessiz bereketi benden olsun bu gece.

Topraklar açılacak, sen göğe bak.
Sen hep göğe bak,
 lütfen.
Ağzında şiirler, 
ağzında şiirler kurtulacak.

Gülümse !



4nisan18/ su
1:36
Selâm ederim ...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...