Ana içeriğe atla

Hamdolsun

Insan ne çok doluyormuş…
Nasıl taşıyabiliyorum ben bu bedeni,
hele hele bu ruhu
bilmiyorum,
anlayabilmiş değilim hala.
Ümitle  hayallerle, aşkla doluyum.
Çaresiz, zafersiz ve yenilgisiz.
Bir nabız telaşı gibi, şarkılar gibi.
Olmasa felaket çökecek dünyaya gibi
ama belirsiz
ama şeffaf
ama herkesin kendinde gizlisi gibi.
Iki dudağının arasına kimi alsan kutsallaşır ya senin, dudakların değince çocuk sesleriyle doluyor şu ihtiyar sokak, yeşil bitiyor ve mavi başlıyor ufkumda, kitap sayfalarına düşülen notlara benziyor sözlerim.
Kısacık, alelacele, sessiz.
Kalbimi birkaç defa gökte yakalayıp
yine göğsüme yerleştirdim bu gece,
her yanım kanarcasına doldu da
 taşamadı gözlerim.
Kokundan nasiplenememişlik bu, ellerine düşememişlik..
Neyse,
kafam çok karışık.
Seni özlemek toprağa yakın düşürüyor beni, baharatlardan kanatlar yaratıyorum kendime, çiçeklerden vapurlar, kemiklerimi bedenimden alıp fikrime değnek yapıyorum.
Ama hiç bitmiyor yolların, koşa koşa aşılmıyor yokuşlar ve parçalanmış hiçbir kara parçası kabul etmiyor ayaklarımı.
Denizler mi sevecek beni acaba, kum taneleri, yosunlar mı ?
Balıklardan mı dileneceğim seni ?
Kafam çok karışık.

Gözlerin hangi yöne baksa mucizeler belirir ya senin.
Gün doğar, gün batar, tebessüm eden yüzler çoğalır, bir deli cesareti yürürlüğe girer.
Seni ön bahçemin merdivenlerine anlatıyorum en çok, çatı katına evimin, kaktüslerin dikenlerine, kahve kokuma.
Hangi memlekette bir yokluk bitti de seni sevdirdi bana hayat, sevdirdi ve hasret bıraktı.
Kaç bedel varsa,
iliklerimden vereceğim söyle bana,
çok özledim.
Kızıyorum, öfkeleniyorum, sonra sesinde kırılıyor duvarlarım.
Kaç ev çatlağı gördün büyüdükçe korunan, sakınılan kaç yara gördün, peki ya öpülen uçurum kıyılarında oturdun mu hiç ?
Boşver,
kafam çok karışık.
Korkularından kuşlara yuva yapayım, gel.
Kirinden kömür üşüyen gönlüme,
ölümlü şiirlere şifa yerine yemin sayayım adını, gel.
Gel!
Beklemek hiç benden olmadı, sevmekten yana harabeliğim.
Kendimi öldürüp diriltirken tekrar tekrar, sebebim varlığına çarpmaktır bilmelisin.
Uçurtmaların özgürlüğü hasretindendir, kağıttan uçaklar, mektuplar, dualar hasretinden.
Aptallıktır bu, çocukluktur, aşktır.

Hangi uykunun meleğisin şimdi bilmem,
 bir dilek ağacı mı yada
 düz vadilerde uçuşan düğümlü yüreklerle.
Rüzgar olmalısın sen.
Sen yağmur sonrası.
Sen tütün çiçeği.
Sen rakı sofrası.
Sen günah.
Sen tövbe.
Sen hasretim benim.
Sen sevgilim.
“aşığım sana ulan!”
 kafam fena karışık.
Ağzında ne güzel gök,
 ağzında ne güzel deniz.
Soluyorsun ya, umrumda mı zannediyorsun tüm bu dediklerim veya söyleyemediklerim.
Soluyorsun ya,
Hamdolsun.

1/1/2018

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Sarmaşık

 Pencereden sarmaşık gibi  sarkıp şimşeklerden yağmurlardan  belki bir parçası kopupda yüzüme düşer diye bekliyorum gökyüzünün ..  Kuşların geceleri güvende olduğunu bilmek gibi huzur verici bir düşüncenin içinde ..  ayaklarımın ucunda oturan kedimi daha çok seviyorum. Insanları ne renge buladığımın bir önemi yok..   sesleri yiyip yutan  ışıkları ürküten bu havada..  bahar ölmez dercesine sarkıyorum penceremden.  Yağmurları çabuk dinmez bu şehrin.. kadınları vazgeçmez. Gökyüzünün bir parçası ol sen mesela.. Yağmura küs Rüzgâra kafa tut Söndür şimşeklerin  gösterişini. Kırılıp düş .. Kendime katasım var seni.

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.