Ana içeriğe atla

Haziran, 13

Insanlar bir insanı bir bütün olarak görür, sever veya sevmez. Halbuki insanın detayları var edendir bir hayatı.
Onları bilmeden sevmek, onları bilmeden sevmemek bile, ne kadar boş bir nefes kaybıdır.

Ufak tefek detaylar işte, en büyük bütünün bile en tamamlayanıdır gerçekte.
Ben ve detaylarım.
Beni bildiğinden ötürü ben eden gönül, gönüller.

Ben ki bazı insanlar için güzel olabilirken bazı insanlar için hep en çirkin olacağım.
Yani demek istediğim, güzelsem beni güzel kılabilenler var diyedir.
Hepsi bu.
Sıradan bir insanım bende, bir özel gücüm yok bende, ölümlüyüm.

Hatta bir çok insandan daha hassas oluşum güçlü kalmamı daha da zorlaştırıyor.
Farkedebilenler bunu var mı?
Çok az.

Sonra düşünüyorum da ...

Detaylarımızı bilenler ve bilmeyenler diye.

Kendimize alamadığımız bazı seyleri nasıl bir huzurla sevebiliyorsak, ben de onlara katılmalıyım.

"Acıyı süz, güzelliği kalsın hayatında"

diyorum kendime, hergün tekrar tekrar.

Nasıl bir cesaretle çekip gidiyor insanlar sevdiği insanlardan ben onu anlamıyorum.
Nasıl riske atabiliyor yok olup bitmeyi.
Severken halbuki ve onca özlerken.

Hepimiz vazgeçilebilir ve ne kadar aksini söylesekte yokluğuyla yaşanılabilir varlıklarız.
Bu bi gerçek.
Kabul edin, etmeliyiz.

Ömür ve ölüm Allah tan,

hayatı güzel kilabiliyorsam ne mutlu bana.

13haziran/ doğmuşsam yaşayacağım elbet

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir mart 2019

Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... .  Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. .  Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. .  Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Kayıp bir Şubat gecesinin hikâyesi.

Pencerenin başındayım. Ay, yıldızlar çam ağaçları. Tüm gün düşünüyorum, tüm gece düşünüyorum, şiirlerde, şarkılarda, sessizliklerde düşünüyorum. Sonra gün geçiyor, saatler, hayatı durduruyormuşum, yada durdurmak istiyormuşum gibi, şu pencerenin başına oturuyorum. Hayret sigara yok elimde, sigara içmiyorum. Ay yıldızlar çam ağaçları. Yeterince yüksek değil bu ev, hangi köşesinden bakarsam bakayım, hangi penceresinin başıma geçersem geçeyim, sadece ay yıldızlar ve çam ağaçları. Seni göremiyorum. Ne denizi, ne kuşları, ne güneşi, nede İstanbul'u. Ne kadar kabullenmek istemesemde canının yandığının farkındayım. Mutlu olduğun an...