Seni hiçbir yanına tutuşturamazdım hayatımın, öyle çoktun. Iliklenmezdi, dikiş tutmazdı öyle kolay kolay seni sevmek dediğim suskunluk....Dilim vardı, dil bilmez olurdum. Sesim vardı, sesim her ağzımı açtığımda cız ederdi kızgın yağa yağmurlar düşermiş gibi. Kime benzerdim kim bilir aynalara bakarken, neydi acaba kokum. Uçuşurdum ben tüğlerim görünmezdi, kanatlarım içimde gizli....Böylesi keskinlik insanın kendini de deşerdi bilirdim halbuki, yine de içim giderdi dayanamazdım yokluğunun korkusuna....Dudaklarımın mühürü olurdu göz kırpmalarım, ağır yüklü bir gök gibi susardım.....Bilmeyen sis zannederdi belki, kapımın eşiğinden ta senin oralara uzayan ellerimi. Tırnak diplerimden gülücüklerim akardı deniz kıyılarına. Fırtınalara gizlenirdi isyanlarım....Zaten kim anlayabilmiş ki bu ruhu, yaratan ve hala dik tutan Allah'tan başka. Inançsız insanları düşünüyorum da inanmak da nasip işiydi belli ki, senin gibi.....Ne yana dönsem pencerelerim vardı çünkü, her köşeme güneş dokunuyordu bunca yıldır. Çürümediysem eğer bir nur vardır üzerimde derdim, daha uzun susardım.Ne denirdi daha, daha ne dense değişirdi ki....Susardım ki sabırdım ben, bir buçuk metre boyunda, çocuk ayaklı, gece saçlı. Mısır püsküllerine benzeyin derdim onlara çocukken bilmezsin, imrenirdim bebeklerimin ışıklı kahküllerine. Benimkiler hep geceydi, hep geceydim ben sanki. Gece en güzel susulurdu, ben en zor suskunluktum....Büyümüştüm bir ara demek ki, sen sığabiliyordun bileklerimden bileklerime....Sonra diğer tüm şiir yazan kadınlar olurdum...Bin acıya bin ağladım....Bir duaya binlerce amin....Ben seni bulduğumda duraksamaya başlamıştım sokak başlarında, merhametim büyümüştü sanki, çocukları çoğalmıştı sokakların, türküleri çoğalmıştı belki de, en çok çiçekleri çoğalmıştı dünyanın....Bunca pencereli ben elbet bir merdiven edecektim omurgamı uçup giden balonlara uçurtmalara. Unutmak zordu artık, kavuşmak kutsal. Ezanları özlemek gibi bir şey bu, anlatsam da anlayamazsın ki....Şimdilerde şiirlerin başı yok sonu muamma, şimdilerde hayat eğri, seven kadınlar değnek bu dünyaya.Dualar uzun hasretler sonsuz. Kavuştukça muhtaçlığım artıyor tanrım affet dedim daha bugün, kuşları alma dedim, lütfen alma boynumdan bu çileyi, bu çile benim. Kim şükredebilir ki benim kadar onun varlığına.....Hayal ederdim bir zamanlar, duvarlarında ellerim gezse derdim, çayını demlesem, tütün sarsak birlikte, hem tiryaki hem hep bırakmak niyetinde. Gömleklerinin yakalarına tohumları olurdum baharların, cebine dolar gezerdim belki bir ömür kalbine yakın....Bugün sustum da sustum yine seni. Yüzünün her çizgisinde oturdum gün batımlarını izledim sehirlerin. Sakalının her teline salıncaklar kurdum yetimliği için içimin. Avuç içlerime doldurup doldurup yüzüme sürdüm ismini, kaç duaya sığabilirdin acaba sen.....Yıllar devirdik seninle, mevsimler devirdik, fakirlik çektik bolluk gördük. Sen denizinden güç süzerken ben gökyüzüne şiirler yazdım acıklı ve geceler için. Sır gibi saklandık hep kalabalığından günder hayatların.Bilirim anlayamaz bizi kimse.Bilirsin anlatılmaz bu.....Bak tüm şairler hizada, içlerinden gelip geçiyoruz hala, biraz sen biraz ben.Tüm suskunluklar toplansa da başımıza korkma...Bin acıya bin ağladım....Bir duaya binlerce amin....Insan sevince böyle oluyor demek ki, aç susuz ama bütün....Şimdi yutkunsan bile yere göğe küs, şimdi sussan bile eski püskülüğümüze, şimdi bir nefes içine sığabildiğince sarıl bana....Lütfen.
16aralık18
Yorumlar
Yorum Gönder