Ana içeriğe atla

Ihtişamlı burukluk

Ihtişamlı bir burukluk bu... Üzerime senin bıraktığın.. üşümemem için omuzlarımı usulca ceketinle örter gibi, saçımı yüzümden çeker gibi şeffafça ama soğuk ama uzak ve ağır ... çok ağır. Ağız dolusu kelimeler kurşuna dizildi sonra, sarmaşıklar uzadı, yuttu kent evini çatısını bacasını. Bir ben sorumlu kaldım göğün karasından insanın yarasınadek. Bir ben soydum ellerimi, tırnaklarımdan yeni düşler kazıdım yanına....
 Sen hep öylece duracaktın, sen daima kayıp... Bile bile yürüdüğüm bir yoldun. Rutubetli ellerini her mevsim güneşe tutmuşken ben, anlamışken, susmuşken ve kabul etmişken kirini tüm terkedilmiş kentlerinin.. öylece bittin.... Kim derdi ki koskocaman içime sığmayacak bir gün ismin, kim derdi ki sesinin dövüp dövüp öpeceğim içimde kalan kıymıklarını.... Büyütülecek bir yanı da yoktu hani, zoru yoktu, ceketinin bir dikiş izi ağırlığında olabilirdi yüküm ancak.. bir kuru sevgim... Şimdilerde esen yelleri topluyorum, kuşların düşen seslerini, ışığını suyunu topluyorum göğün.. Kendimi senden ötelere, kendimi geleceğe... Şimdilerde bir dua bir düş bin af, şimdiler yaşamak öğrene öğrene... Senin payın yok..kefilim sessizliğime. Ihtişamlı bir burukluk bu sadece.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Seni cennet bilmeli

İçime atıp duruyordum bilemezsin ki Sabahları o suskunluğunu,aklına gelmiyorum diyordum. Gündüzleri sakinliğini, acaba acaba acaba mı diyordum. Geceleri kayboluyor diyordum, tutunuşlarım mı olacaktı sebebi. Sebebin neydi bilemiyordum. Ama bak buradayım ve buradasın benimle. Biz'e rağmen hayat devam ediyor her yerde farkındayım, bazen dengeleri sabit tutmakta bende zorlanıyorum ama sana da çok ihtiyaç duyuyorum. Uçurumlarınla, vadilerinle. Kayalarınla, kıyılarınla, sana. Her mevsim değişiminde, bir daha ki mevsimi seninle yaşamak için dua ediyorum biliyor musun. Her mevsim, bir mevsim daha diye. Seninle dört mevsim ard arda, yani tüm mevsimlerin güzelliğini yaşamak. Solmak, kurumak, yeşermek, açmak. Seninle, sende, senden olmak. Kalbinden uzanıp doğaya karışmak gibi. Bu sabah evin önünde ki taş merdivene oturdum, yüzüme dokunan güneşi ellerin saydım. Nasıl özlemişim. Günaydın dedim, günaydın, günaydın, günaydın. Yağmurları kokun saydığım gibi, kar tanelerin...

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.

Mavi kıyılar

Hayatım bir yana da, ruhumu böyle güzelleştirmesi yok mu ah diyorum ah ! Ben böyle ağzımda gök, kalbimde deniz ile sabaha bile sığamam ki. Ziyan olmamalı telaşları insanların yaşamak uğruna, aceleye getirmemeliyim ellerini. Bir dokunsam sehrin topraklarından cennet doğacak, kıyametler yaklaşacak, kavuşurken biz mavi kıyılara yakın. İsminin bir başı ya da bir sonu yok. kokusundan sızıyor ışıklı vakitler. Tüm bildiğim doğrularım gibi yakışırken üzerime gözleri, e n çok ağzını seviyorum, en en çok ağzını. Nefesinin köklerinden öperim.