Saat sabahın üç buçuğu ve ben yine huysuz bir bahar sabahının serin sessizliğini izliyorum. Penceremin başına oturduğumda gördüğüm bu manzara, uzun ve boş sokak. Parçalanmış ve tekrar gökyüzüne tutuşturulmuş gibi görünen bulutlar, bu kent, bu bilindiklik ve düşüncelerim. Şuracıkda oturduğum halde gidebildiğim yerler, tekrar yaşadığım zaman dilimleri, bulup yitirdiğim insanlar. Hepsi ama hepsi nasıl anlamlarına aykırı düşebiliyorlar. Insan hep şimdiden ibaret değil sonuçta öğrendim bunu, öğrendim herkes gibi bir şekilde ama her şeyin bir anlamı var diyorum kendime. Kendimi tekrarı olmayan şeyleri anarak terbiyelerken güzelliklerin hep çevremde kalabiliyor oluşuna da şaşkınlık duyuyorum....Kalbim daha ne kadar büyüyebilir ki aklım şuncacık yaşanmışın içinde kendini yitirmekten korkarken......Sen dik dur, zaman eğri diyorum kendime bazen.. Sen öğren, unutmak kaybetmek diyorum zihnime.....Elleriyle konuşurmu bir insan, ben konuşuyorum. Sesinin yankılandığı boşlukları ziyaret eder mi, ben ediyorum.. Huzur buluyorum hemde. Biraz, çok biraz diyorum herkes gibi olmamalıyım bu hayatta....Mesela diyorum gülümsediğimde ruhum akmalı gözlerimden ağladığımda kalbim.....Mesela diyorum bir insanı andığımda ömrü çoğalmalı onunla iyi kötü geçmiş günlerin.....Bitmiyor hiç bir şey, yarım kalıyor. Unutulmuyor ancak alışılıyor.....Ağzıma tüm gökler sığabiliyorken, sesimin keskin bir ölümcüllüğü olduğunu da biliyorum halbuki.....Yine de....Mesela diyorum.....Kaç sokak varsa ve kaç ayaz bahar sabahı. Kaç ışık, kaç karanlık, kaç uyku. Kaç boş su bardağı bir yatak başucunda, kaç sigara yarım kalan paketlerde. Kaç sevgili koyunkoyuna, kaç yalnız, kaç şarkı en eskiden, kaç şiir yarım.......Mesela diyorum.....tam o kadar yoğun ama tam da o kadar bilinmez olmalıyım gözler önünden akıp giderken bu hayatta....Aflar sahte, yaralar çok......Gitmeler yarım kalanlarca......Mesela diyorum kendime......Çek içine sokaktaki tüm havayı, çek ciğerlerin patlayanadek. Hatırla ve an, hep bil kendin olmayı. Bir kuşa sevdalan, bir bulutu öp, sarıl topraktan bitene, uzağı bağışla. Kim kimden bir nefes borç alabilmiş ki bu hatta. Ölenlere rahmet, diri gidenlere eyvallah.....Hayat şu sokak ve hayat gülümsediğimce çoğu zaman......Işıkları tek tuk yanmaya başlayan evlerden selam olsun, uykuyu iyi bilip pencereyi tercih edenlere. Selam olsun sessizliklerden ezan seslerine. Selam olsun gönlümden, yıkabilenlere adımı ve göğe kadar inşa edebilenlere de.....Mesela diyorum.....Ben akıp gidenlerdenim....gülümseyerek.....gözler önünden ....hiç bilinmeden......Ne güzel bir sabahtır bu böyle.
Belki ...satırlarımdan vazgeçmeliyim artık çünkü alıştım çiçeklerimle konuşmaya. Birsürü mevsim geçmiş gibi hissediyorum kendimi, birsürü yol aşmışım gibi. Halbuki kaç sabah kaç gece geçti saymıyor ki... . Iyiyim gibiyim, belki de hala kuşları kandırıyorumdur pencereme konan, bilemiyorum. . Bu his ne bir zafer ne de bir yenilgi gibi, bu his başı yada sonu olan hiçbir şeye benzemiyor.. . Sesimin yankılanışı aramıyorum artık aklıma gökyüzü düşünce, bulutların özgürlüğüne yaslıyorum fikrimi.Kalbim hiç olmadığı kadar sakin ve derin. Kalbim hiç bilmediği kadar muhafazakâr ve temiz. Kalbim yerinde hala.... . Anlatmak istediklerimden vazgeçmedim, anlattıklarıma hergün sabah akşam su veriyorum, her gün tozunu alıyorum raflarının. Bazen mor menekşeler bazen de sarı güller koyuyorum yanlarına.... . Yüzyıllarca dinlemeyeceğim şarkılarım var artık benim, halbuki hala o kadar tazeler ki dans edebiliyorum bazen melodilerinde.. . Içler karartıcı anılarım var, tüm ışıkları...
Yorumlar
Yorum Gönder