O kadar büyümüştüm halbuki, kadındım artık. Biraz deliydim belki, belki de uzaklardan uzaklara savrulmuş bir fırtınaydım. Ama durulmuştum, duruldum sanmıştım..
Duvarların çatlaklarından ışık sızan odalarım vardı, saksı çiçeklerim, şiirleri şairlerden koparıp alan gecelerim. Hayat sanki oturmuştu köşesine, saygı duruşundan vazgeçmişti..
Sonra sen geldin.
Her seyin bir yeri vardı, her insanın kazanılmış bir savaşı yanımda olması uğruna, her renk yerinde duruyordu her kavonoz rafında.
Duvarların çatlaklarından ışık sızan odalarım vardı, saksı çiçeklerim, şiirleri şairlerden koparıp alan gecelerim. Hayat sanki oturmuştu köşesine, saygı duruşundan vazgeçmişti..
Sonra sen geldin.
Her seyin bir yeri vardı, her insanın kazanılmış bir savaşı yanımda olması uğruna, her renk yerinde duruyordu her kavonoz rafında.
Ellerimin hesabını yapmıyordum artık, sesimi savurduğum göğün bulutları evcildi. Yollar ve kaldırımları, sokaklar ve isimleri, tüm doğa olayları bilindikti artık..
Ismini ezberlemiştim duraklarımın. Vazgeçtiklerim yoktu belki ama umut ettiklerim azalmıştı, kabullenmiştim..
Sonra sen geldin.
Annem daha çocukken öğretmişti duaları bana, babam dik durup eğilmemeyi zorluklar karşısında. Yoku bilerek varlarla gucağımda, hayatı tasasız yaşamıştım, hesapsız biraz, biraz da korkusuzca.
Inadına koşarken
Sonra sen geldin.
Annem daha çocukken öğretmişti duaları bana, babam dik durup eğilmemeyi zorluklar karşısında. Yoku bilerek varlarla gucağımda, hayatı tasasız yaşamıştım, hesapsız biraz, biraz da korkusuzca.
Inadına koşarken
bile bile çarptığım kapıların eşiğine çiçekler koymayı öğrenmiştim. Öğrenmiştim kefenin akını, yasını acının, yaranın izini. Alışmıştım alışmaya unutamadıklarıma..
Sonra sen geldin.
Sonra sen geldin.
Kadındım, saçları uzayan kısalan zaman zaman. Kadındım, ruju çoğalan silinen mevsimlerle. Bitmez danslardan dizlerine değnekler bağlamış bir kadın. Çiçek çiçek, diken diken, toprağı merhametli, suyu temiz bir kadın.
Diyordum ki, bahçeye açtığım bir kapım olsa yetecek, olmuştu zaten. Kuşlar diyordum omuzlarıma konsa, konmuştu. Özgürlüğünü kutlamayı biliyordum kalbin, köleliğini ruhun.
Zannetmek değildi, tahmin değil.. Mucizeleri çatısında büyütecektim evimin, pencerelerinde düğümlü dilek mendillerini görmek ürkütmüyordu beni.
Söylemeyince gerçek olmuyordu hiçbir hayal kırıklığı, tamamlanamazdı asla bazı bütünler..
Eksik yanım kendimdi, zannediyordum..
Sonra sen geldin.
Çıkıp geldin, sanki hep elimi tutmuşsun gibi tanıdık. Hep kulağıma solumuşsun gibi içime ait.Korkma güven bana, her ne olacaksa olsun der gibi bakan gözlerinle..
Sen geldin.
Terbiyeli bir sahne arsızlaşmıştı göğsümde seninle. Boynumdan akıp giden nehirler denizleşiyordu dizlerimde. Dudaklarımı bunca güzel görmemişti aynalar, kokum nasıl da ferah. Yangınlar felaketlerin arda kalanını temizler gibi havalı, yağmurlarda hiç bilmediğim bir bereket.
Zannetmek değildi, tahmin değil.. Mucizeleri çatısında büyütecektim evimin, pencerelerinde düğümlü dilek mendillerini görmek ürkütmüyordu beni.
Söylemeyince gerçek olmuyordu hiçbir hayal kırıklığı, tamamlanamazdı asla bazı bütünler..
Eksik yanım kendimdi, zannediyordum..
Sonra sen geldin.
Çıkıp geldin, sanki hep elimi tutmuşsun gibi tanıdık. Hep kulağıma solumuşsun gibi içime ait.Korkma güven bana, her ne olacaksa olsun der gibi bakan gözlerinle..
Sen geldin.
Terbiyeli bir sahne arsızlaşmıştı göğsümde seninle. Boynumdan akıp giden nehirler denizleşiyordu dizlerimde. Dudaklarımı bunca güzel görmemişti aynalar, kokum nasıl da ferah. Yangınlar felaketlerin arda kalanını temizler gibi havalı, yağmurlarda hiç bilmediğim bir bereket.
Düşünmekten vazgeçmek bu olsa gerek, sevmeyi tarif edememek ama bilmek.
Sen geldin.
Sen geldin.
Çocukmuşum daha, birazcığımmış kadın, büyümüşüm ama çoğu yanım yarım.
Bildiklerimi cebime sığdırabilirken ve yetinmişken onca zaman, doyumsuzlaşabiliyormuşum.
Bir sarıldın, bir sarıldın ki, tamam dedim tamam, ben tamım artık.
Bildiklerimi cebime sığdırabilirken ve yetinmişken onca zaman, doyumsuzlaşabiliyormuşum.
Bir sarıldın, bir sarıldın ki, tamam dedim tamam, ben tamım artık.
Cahillik değildir bu, korkudan süzme cesaret. Aptallık değildir, sebep değil, nihayet gerçeğe dönüşmek.
Ve şimdi, göğe sadık denize minnettar yüreğimle.
Ve şimdi, göğe sadık denize minnettar yüreğimle.
Sevmek ne çokmuş, yaşamak nasıl uzun.
Kal !
Yorumlar
Yorum Gönder