Ana içeriğe atla

Bir kere de

 

Susmak bir tercihtir anlatmamak tecrübe ..

Acemi değilim çok eskimedim.. 

Ne bildin ne sana gösterdim..

Bunca zamandır neyin bekçisiyim ?

Suskunluk diye bir şey yok inanma ..

Yalan zannedilenler ve birikenler ..

Bir saksı çiçeğinin yerini kim belirler?

Kim ışığı olur kim başında bekler ?

Umudun üzerine yağmurlar sıçratan bir tedirgenlik oluyorsun bazen .. 

Korkak bir çocuk gibi yokken yanımda.

Bir kımıldama, bir sızı bu..

Direniş mi yoksa?

Saçlarına tutunduğun kim ?

Kim senin sesini avucunda ağlatan ?Uçabiliyor diye kuşların hatrına..

Kim göğe boynunu bırakan ?

Bir cümledir bazen her şey uzarken eksilen..

Bu bir anlamak değil, bu sen değil, ben değil.

Yürüsem gitsem dünyalar görsem..

Sana tebessümler getirsem..

Tebessümler giyinsem sana..Saksılar dağıtsam çiçekler açsam..

Dil mi değişecek?

Ses mi ?

Kelimeler mi?

Bir bakışta akıp gitmek bu belki..

Nefes yitirmekten daha zor seninle yutkunmak.

Sana bildiğim tüm yollarımdan bir kırıntı..

En loş ışığı yeryüzünde barınan..

Sana zaman, sana can, sana ziyan..

Yetecek mi ?

Bırak bir kere de ben seni isimlendireyim..

Olması gerektiği gibi olmasın artık lanet olası dünya !

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sarmaşık

 Pencereden sarmaşık gibi  sarkıp şimşeklerden yağmurlardan  belki bir parçası kopupda yüzüme düşer diye bekliyorum gökyüzünün ..  Kuşların geceleri güvende olduğunu bilmek gibi huzur verici bir düşüncenin içinde ..  ayaklarımın ucunda oturan kedimi daha çok seviyorum. Insanları ne renge buladığımın bir önemi yok..   sesleri yiyip yutan  ışıkları ürküten bu havada..  bahar ölmez dercesine sarkıyorum penceremden.  Yağmurları çabuk dinmez bu şehrin.. kadınları vazgeçmez. Gökyüzünün bir parçası ol sen mesela.. Yağmura küs Rüzgâra kafa tut Söndür şimşeklerin  gösterişini. Kırılıp düş .. Kendime katasım var seni.

Boş kafes

Bir gün beklemeyeceksin, olan yine bana olacak. Benim güvercinlerim kaybedecek yolunu, benim cenazelerim kalkacak her saat başı yeni yıkanmış yüzlerle. Ben tutup bir dala asacağım sesimi, benim ellerim küf tutacak orada burada unutulmuş gibi. Bir gün beklemeyeceksin, vapurlara küseceğim kaçırdın diye, bulutlara dağıldı diye, bir yıldızdan bin kıvılcım ahı alacak olan da ben olacağım. Temiz zannedilen her yerin kiri gibi, özgürlüğün gizli bir mahkumu, gelmişe geçmişe vurgun bir ben. Bi gün beklemekler gidecek, sen gideceksin, ben bu kuytunun daha içine kemireceğim kendimi, daha karanlığa ve en çirkin halde alıştığım her yerimle çiğneyeceğim geceyi.  Bir gün sen beklemezken artık ve ben beklenmezken, her yerden kovulmuş gibi bakıp susacağım hayata. Yine. Ve evet söz etme bana güzelliklerinden, vakitten. Şehir isimlerini sokma aramıza, adını sen verme hiçbir sokağın, soluma öyle derin, göğü yere yaklaştırma. Bir gün beklemeyeceksin, o gün yolunu kaybedecek güvercinler. Ne acı, ne

Sen ıslık çal ben dans edeyim.

 Biriktirip biriktirip arınmak bu benim yaptığım sanırım. Herkesin bataklığı da ışığı da kendi değil midir bu hayatta. Vakit geç hatta fazla karanlık. Kimseciklerin göğü yok bu saatte seyredilesi. Elim ayağım üşüsün razıyım.. Hadi ! Sen ıslık çal ben dans edeyim.