Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kalkınış

Senin için zaman farklı mı akıyor?Hiç mi çirkinleşmek bilmezsin sen? Tenden, kemikten geçtim çoktan. Kanın diyorum, hiç mi ferahlamaz senin. Delirdikçe hayatta kaldığım bu kalabalığın ortasında, vazgeçmemenin temsilisin. Bir dur, bir durul, biraz acı bana. Nefesimi her ele geçirişinde, senin için neresinden ateşe vermeliyim yeryüzünü? Hangi okyanusun dibini keşfedip, kaç ağaç dikmeliyim ziyan edilmiş düzlere. Çabasız bu güzelliğine sessiz bir kalkınış oluveriyorum. Beni koru bana sonsuz gücünü ver.

Sende eksiğim

 Sana pencerelerimi bırakıyorum, uzanıp seni izlediğim pencerelerimi. Satırlarımı bırakıyorum sana, yan yana dizerken kelimeleri, içimin titrediği satırlarımı.Hiç çok fazlam olsun istemedim senden. Hiç kafes, kelepçe, tel örgüler yakıştıramadım sana. Kuşlardan, sulardan, çiçeklerimden bahsettim. Sanırım sen hala kış görmemişliğimden emin, ışığımın loşluğundasın. Sana şarkılarımı bırakıyorum, dinlerken seni yaşadığım şarkılarımı. Sana sevgimi bırakıyorum, eksiltmekten aciz ama çoğaldıkça incindiğim sevgimi. Hiç gördün mü beni ağlarken, sana tebessümlerimi bırakıyorum. Hiç şüphe duydun mu kendi gücünden, sana ölesi inancımı bırakıyorum. Senin dilediğin bende hep vardı, hayallerini dinledikçe utanırdım renklerimden. Sesimi bırakıyorum sana, sözler sustukça senden ürken sesimi. İsmimi kaç defa doğurmuştu dudakların, şikâyetsizliğimi bırakıyorum. Sana gecelerimi bırakıyorum,bir efkarlı kadehin dibinde, bir şiirde, bir serin yel estiğinde seni özlediğim gelerimi.  Hiç düşündün mü na...

Mesafe

Artık mesafeler de eski mesafeler kadar zor aşılabilirlikte değil. Gün geçerken vaktin ceplerinden sarkıp uzağımdaki manzaraya bakmak için kendimi hür bırakıyorum. Duraksamak herkesleşmeden devam etmenin bir çeşididir. Bunu öğrenebilmek epey insan aldı benden ama huzur hep kaldı.

Ağustos

Düşünüyorum da kaç yaş aldım böyle kıyılara vura vura. Kendime baktıkça kaç defa kendimi kaybettim hislerimin içinde. Gece açıp sabah kapanan bir çiçeğe dönüştüm zamanla. Ah gönlüm, hangi coğrafyada su serptiler içine.. Hangi yeşile tutundun da kuşlara aldandın.. Çocuk da olabilirim elbet, kadın da olabilirim, deli divane bir aşık da. Anlamamazlıktan geliyorum bazen, yatışıyor duruluyor ayaklarım. Eminim insan yaşadıkça en çok kendini arayıp duruyor böyle. Şu yaratılmışlığımın hatrına diyorum vazgeçmemeliyim hayallerimden. Hep böcek, hep çiçek, hep ağustos buralar. Saç diplerimden tırnak uçlarıma kadar büründüğüm bu gizeme de yakışır. Yakışır elbet.

Sen

Bende bir devam edişin var. Çatışıyor muyum zaferler mi kutluyorum belli değil fikrimle. Hep devam eden yollar gibi, gökyüzü gibi, nehirler gibisin.Öyle sade, öyle hür, öyle hep kendi başına buyruk. Derinlerime inerim seni düşledikçe, izlerim zamanın yerinden kıpırdattıklarını. Acılarım, sevinçlerim, başım diktir kaburgam darbeli. Merak ettikçe büyür gizemin, sustukça mızlanıp durur bir çocuk bedenimin içinde. Anlamak mı bu? Bağ mı? Yaşamak mı? Bir devam edişi var gözlerinin, kirpiklerin kıpırdar fotoğraflarında bile. Bir devam edişi o sesinin, kahkahalarımla gözyaşlarımı seviştirir delice, müsade ederim. Kalbin, bana nasıl böyle sarılabiliyor elsiz ayaksız? Kaldıkça devam ediyorsun. Üzerimde bir gece serinliği, saçlarımda tuz. Denizden kıyıya vurmuş köklerimle sarılıyorum dünyaya. Hangi Ağustos taşıyabilir adını söylesem, anlayabilir mi bu hissi senden bir başkası evrene dağılsam? Hayır ! Seni ihtimallere vermiyorum. Bir devam edişin var, beni benden ötelere sürükleyen. Öyle güçlüsün ...

İnsan en çok kendi içinde

Yürüdüm, ayaklarımın değdiği yerlere uzadı saçlarım. Görünmezleştiğim de oldu elbet, görünmek için kendimi diri diri yaktığımda. Düzlerin tepelerinde şiirlere rastladım gezinirken, hikayelerin sonlarına ağladım. Sesimin bu kadar güçlü olduğundan haberim yoktu, bilmiyordum türkülerin uğultusunu. Kırmızı zakkumlarla tanıştım, sularda yoruldum kıyılarda duruldum. Vakit bir zeytin ağacının gövdesinde ilerliyordu, kediler, kuşlar, sesler bu mevsimde daha güzeldi hissettim. Böcekleri sevdiğimi anlattı bana Ağustos, gecelerin serinliğini. Hiç olmadık yerlerde ceplerini yokladım ruhumun, aradığım sen oldun, bulduğum sendin. Var etmek kolay olmuyor umutları, aflar hiç hafiflemiyor. Senin aksine ben daha duygusal bakıyorum hayata, daha ulu orta kanıyorum kanatlarımdan.Ama anladım, tüm dik duruşunun ardındaki dağılmışlığına bile hayranım senin. Hiç olmadık sebeplerle derinlerini yokladım fikrimin, aradığım sen oldun, bildiğim sendin. Hayallerini hayallerime anlattım, sesinin sesimi utandırdığı an...

Vazgeçmek

 Ona doğru baktım. Mevsimler yıllar geçti ben hep ona doğru baktım. Sokağımda evler yıkıldı yenilendi, yüreğimde kuşlar büyüdü göçtü. Ben hep ona doğru baktım. Ezberinden  çiçekler yetiştirmeyi öğrendi ellerim, sabahı karşılamayı öğrendi gecelerim, sayfalara sığamayacağını öğrendi satırlarım. Ben hep ona baktım. Sesimin ilişemediği, ellerimin dokunamadığı,kokumun sinemediği uzakları hep af ederken, yüzümün göğe bulaştığını hiç anyamadım.  Ama geçti, izin verdim. Saçlar uzayınca daha çok kırılırmış, eller uzanınca daha çok yorulurmuş. Gönlüm bir an kendini seçebiliyormuş. Dünyanın ağzına oturdum, avaz avaz haykırdım yüreğimi. Anladım ki baktığım yerlerde ışığın değebileçeği bir heves kalmamış.  Bitti, müsade ettim.  Bakmaktan vazgeçebildiğim an, hissettiğim özgürlük yeşeren tebessümlerim kadar rengarenkti.  Ve gözlerim tek göğün parçasıdır artık.